Küresel Isınma mı? İklim Değişikliği mi?

Çiftçilerin, gazetecilerin, siyasetçilerin, patronların hatta ve hatta bilim adamlarının bile türlü çıkar arayışlarıyla "iklim değişikliği" dediği bu günlerde "küresel ısınma" demek büyük bir devrimdir. Söylenmesi basit ama etkisi çok büyük bu sözü söylediğinizde damarlarınızda ferasetiniz ve eylem kabiliyetiniz dolaşmaya başlayacaktır. 





Dünya volkanlar ve doğal güneş yangınları haricinde yangın görmez, sera gazı salmazdı. Var olan salınım hep makul seviyelerdeydi fakat hiç de yok değildi. Bu durum milyonlarca yıl böyle sürüp gitti. Ta ki insan odunun, kömürün, petrolün, doğalgazın, kaya gazının; deodorantın, buz dolabı ve klimanın değerini görene kadar. Bu verdiğim tüm örnekler dünya atmosferindeki sera gazı kaynaklarının en büyükleridir. Bunun yanında hayvan yetiştiriciği, mutfak atıklarının çöp alanlarında biriktirilmesi de en şiddetli sera gazlarıdan biri olan metan salınımında oldukça etkili.

Sera etkisini anlatmaya gerek yok. Camı hiç açılmamış ve biraz da güneş alan bir eviniz varsa her şeyi şıp diye anlarsınız. Zaten toplumun bunun ne demek olduğunu anlamaya da ihtiyacı yok. Sera gazlarının etkisini hepimiz çok iyi biliyoruz. 

Peki sorun ne?

Sorun bu muazzam sorunu gerektiği gibi tanımlayamamız. Yani sera gazlarının atmosferde çoğalması neticesinde gelişen zincirleme sorunları görmezden gelmemiz. Minik kişisel düzenlemelerle işin içinden çıkmaya çalışmamız. Halbuki bunlar sorunu daha da büyütüyor. 

Şu basit gerçeği anlatmanın vakti geldi: 

Sera gazları çoğaldıkça güneş ısısı dünyadan ışık gibi ayrılamıyor. Isıyı soğuran bu gazlar zamanla küremizin iklimini değiştirmiyor, bariz ısıtıyor.

Son on yıldır neredeyse tüm medya "Küresel Isınma" şeklinde keşfedilen  bilimsel kavramın üzerine "İklim Değişikliği" kavramını yamamaya çalışıyor. Görünen o ki, bir köye, bir kasabaya bile gitseniz amcanın teki size "iklim değişiyor yavrucuğum. Yeni yeni böcekler çıktı" diyebiliyor. Bir patron Bloomberg HT'ye çıkıp "iklim değişikliği sorununa uygun hareket etmemiz lazım" diyebiliyor.  

Bu konuyla ilgili bir ay önceki facebook gönderimim:



Aslında bu durum dünyanın en çok sera gazı salan ülkelerinde büyük bir tartışmayı beraberinde getirmişti. ABD'de neredeyse insanların %60'ı küresel ısınmanın varlığına inanmıyor. Evet, yanlış duymadınız. "bu Çin tarafından ABD'nin güçlenmesini önlemek için uydurulmuş bir kavram" diyorlar. Diğer bir sera gazı salma rekorunu elinde tutan Çin halkının da çok büyük bölümü küresel ısınmaya inanmıyor. "Çalışmamızı engelleyip bizi dış etkilere karşı güçsüz yapmaya çalışıyorlar" diyorlar. 

Kyoto protokolünden sonra yapılan Paris anlaşmasına da bu iki ülke asla uymadı.


Atmosferin sınırının olmadığını, bir ülkede salınan gazın diğer ülkeleri de etkileyeceğini bilmiyorlar mı peki? Adları gibi biliyorlar. 

İşte burada dananın kuyruğu kopuyor. 

Hırsla daha güçlü, en güçlü olabilmek için dünyanın kaynaklarını hiç umursamadan sömürürken bir de küremizi ısıtıyorlar.

Sel ve su baskınları vakalarının her yıl daha fazla arttığını, buzulların eriyip deniz seviyesini yükselttiğini, tatlı su kaynaklarının tuzlu sularla kirlendiğini söylememe gerek var mı? 

Ev ısınmaya başlayınca "evin iklimi değişiyor"  demezsiniz. Ev yanarken "en ısınıyor" demeyeceğiniz gibi. İşte bu durumun ayırdına vardığınızda dünyaya daha farklı gözlerle bakacaksınız. 

Küremiz cayır cayır yanma yoluna doğru giderken "iklim değişikliği" zırvalarıyla milleti kandıranları uyarın. Eğer hala bunu yapmaya devam ederlerse ifşa edin. Artık ben öyle yapacağım. 

Bu yazıyı yazdığım bilgisayar ısınmaya başladı. Soğuması için kapatmam lazım. 🤭

Yorum Gönder

0 Yorumlar