Kamusal bir alandasınız ve insanların yüzlerinin dahil olduğu fotoğrafları onlardan izin almadan çekiyorsunuz. Fotoğrafı çekilenler bundan rahatsız olur da sizden şikayetçi olurlarsa ne olur? Yani kamusal alanda fotoğraf çekmek suç mu? Bu yazıda tüm cevapları bulacaksınız.
Dev gibi kameralar küçülüp telefonların önüne ve arkasına bir boncuk gibi dizilince medya da geleneksel olmaktan çıkıp yeni iletişim araçlarına kendini adapte ediyor. Vatandaşın bizatihi kendisi artık gazeteci, haberci ve kameraman oldu. Telefonlar sahibinin istediği özellikleri artık fazlasıyla barındırıyor. Bu arada, yeni bir araştırmaya göre, ülkemizde akıllı telefon kullanım oranı %90'lar seviyesine ulaşmış durumda.
Bu teknolojik çağ atlama döneminde hala "akıllı telefon" öncesi kanunlarıyla idare edildiğimizi söylemem gerek. Yani basın kartı sahipleriyle fotoğrafı veya videosu çekilen ünlüler arasında bir hukuk gelişmiş; kapsamı dar ve işleyişi yetersiz.
Kamusal alanda başkasının fotoğrafını çekmek ve yayınlamak suç mu?
Yıl 2006... Sezen Aksu Bodrum'da bir küçük tekne kiralayıp sahilden biraz açılmış. Teknedeki gölgelikler hariç güverte bölümü dahil her yeri açık. Bu sırada bir gazeteci Sezen Aksu'yu takip etmiş ve magazinci refleksiyle kamuya mal olmuş bu kişinin tam da denize girerkenki mayolu haliyle fotoğraflarını çekmiş. Sonra da yayınlamış. Sezen Aksu da muhtemelen mayolu fotoğraflarını beğenmemiş olacak, söz konusu basın emekçisine dava açmış. Dava sonucu gazetecinin aleyhine... Dikkat ediniz 1 yıldan fazla hapis cezası alıyor gazeteci.
Temyiz aşaması başlıyor ve yerel mahkeme tekrar görüşüyor. Bu sefer de emekçi foto muhabiri beraat ediyor. Yani mahkeme bağıra bağıra "Allah'ın denizi Sezen Aksu'nun tapulu malı veya evi değildir. Eğer bu fotoğraflarının çekilmesini istemiyorsa ya evinin bahçesine havuz yaptırır, ya da mayo giymez" diyor. Bu benim anladığım tabi...
Ardından Sezen Aksu bunu bir kan davasına dönüştürürcesine dalkavuk avukatlara tonla para harcayıp sevgili emekçi foto muhabirimizi ekonomik olarak da yok etmenin hayalini kurarken Yargıtay'da temyiz süreci başlıyor. Bu süreç (Türkiye'de olduğumuzu bir anda unuttuk galiba) çok ama çok sürüyor. 2013'de karar geliyor.
Karar aynen şöyle:
kişinin bilgisi ve izni olmadan yapılan haberin toplumun bilgilendirilmesi ve haber alma hakkı kapsamına girmediğine,
kişinin, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntünün kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez.
Yargıtay'ın verdiği bu karar aslında bir emsal niteliğindeydi. Çünkü daha önce bu konuyla ilgili açılan her dava gazetecilerin lehine sonuçlanıyordu. Tüm bu davaların tekrar açılıp "ünlü" lehine kararlar(tazminat, hapis) verilmesi işten bile değildi artık.
Yıllar sonra Kenan İmirzalıoğlu gene bir tekne sefası sırasında çekilen ve yayınlanan, bir kadınla sarmaş dolaş bir vaziyette görülen fotoğrafı nedeniyle gazeteciye bir dava açtı ve o da bu davayı Sezen Aksu'nun üstün gayreti sayesinde basın özgürlüğünü küçük düşürür şekilde kazandı. Aksu'ya ne kadar şükretse azdır.
Tabi bundan faydalanacak olanlar normal sade vatandaş değil... Güçlü ve ünlüler. Yani ünlü olduğu için güçlü olanlar... Kamusal alanda her haltı yiyip "özel alanıma müdahale" diye cıngar çıkartanlar... Bu yüzden adalet terazisinin bir kefesi aşağı inebiliyor ne yazık ki.
Benim fikrimi sorarsanız,
Bir kişinin ünlü ya da ünsüz her ne olursa olsun "kamusal alandaysa" fotoğrafının çekilmesinin önünde hiçbir engel olmamalıdır. Kamuya yararlı veya değil, kamusal alanda olması izin için yeterlidir ve kamuya yararı olmayan olguların ve kişilerin de haber değeri vardır.
Gazeteci veya sade vatandaş artık farketmiyor. Bir kimsenin evinin penceresinden o kişiyi fotoğraflamış değildir. Bu kişinin fotoğrafladığı her tarafı görüş olarak açık olan bir tekne güvertesindeki bir kişinin kamusal bir alan olan denize girişidir.
Kamusal alanda göz görüyorsa, fotoğraf da çekilebilmelidir.
Eğer birilerinin fotoğrafını, videosunu çekecekseniz rahat olunuz. Bir iki münferit olay dışında kamusal alanda çekilen fotoğraflar üzerinden cezalandırma görülmüyor. Artık kimse bunun derdini taşımıyor. Teknoloji gelişti ve her yerde kamera var artık. Önemli olan "kamusal alan" İşte bu yüzden yargının ve kanunların da şöyle güzel reformlara uğratılması gerek.
Bugün herkes her yerde güvenlik kameralarına takılmıyor mu? Artık devlet herkesi yüz tanıma sistemleriyle veri tabanına kaydetmiyor mu? Öyleyse ey Yargıtay, devlet aleyhine de böyle bir karar verebilir misin?
Bir kişinin özel hallerinin, özel alanlarda çekilmesinin dışında her türlü kamusal alan eylemlerinin kayıt altına alınabilmesi gerekir. Bunun engellenmesi basın için bir otosansüre doğru gider. Para veya hapis cezası kurumsal olan gazeteye değil gazeteciye yansıyacağı için, emekçinin de hayatı kararır. Gazeteciler korktuğu için haber yapamaz hale gelebilirler ki bu bir ülke için en kötüsüdür. Haber almayan bir toplum...
Varılan Kanı:
Ülkenin vatandaşlarının ünlülerin eserlerini satın almasıyla, izlemesiyle, dinlemesiyle bu ünlü kişiler gelir elde ederek zenginleşmiştir. Gazeteciler de vatandaşlara "haber alma hakkını" sağlarlar. Böyle düşünüldüğünde ünlülerin yaşantılarını öğrenmek de onları zenginleştirenlerin hakkıdır. Gazeteci yalnızca bu hakkın kullanılması için bir aracıdan başka bir şey değildir.
Yargı ünlünün, güçlünün tarafını tuttukça vatandaşın haberalma hürriyetine ket vurmaktadır. Bir vatandaş olaylardan, durumlardan, kişilerden habersiz olduğunda sosyal yaşamda dezavantajlı duruma geçiyorsa bu büyük bir hak yemedir. Bu yüzden ünlü münlü demeden basın özgürlüğünün yılmaz savunucusu olmalıyız. Yoksa bu yargı ve bu medyayla ülkemize devasa bir meteor yaklaşsa haberimiz olmayacak.
Bu arada tüm yargıyı aynı kefeye koymamam gerektiğini söylüyorsanız haklısınız. Eskiden olsa "hepsi" der geçerdim. Fakat yakın tarihte öyle bir karar verildi ki gözlerime inanamadım. Hali hazırda İçişleri bakanı olan Süleyman Soylu bir gazeteciye "bana hakaret etti" diye dava açıyor. Suçlamalara bakınız: ‘terör örgütü propagandası yapmak’ ve ‘halkı kin ve
düşmanlığa tahrik ve aşağılama’
Bu ağır suçlamalara rağmen mahkemenin verdiği kararı gururla sizlerin beğenisine sunuyorum. Dilerim bu cesur kararlardan daha fazlasını görürüz.
İşte o muhteşem karar:
Basın özgürlüğü belli ölçülerde abartmayı, kışkırtmaya başvurmayı da içerdiği, gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimlerin polemik niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadelerin asılsız kişisel saldırı olarak görülemeyeceği belirtilmiştir.
7 Yorumlar
Göz görüyorsa fotoğraf çekilebilmeli mi.. Pes doğrusu! Gözünüzle gördüklerinizi bi yerinize usb takmak suretiyle yazıcıdan çıktı alabiliyorsanız, sosyal platformlarda paylaşabiliyorsanız, kendi özel alanınıza mesela evinizdeki tv ya da bilgisayarınıza aktarıp detaylıca inceleyebiliyorsanız mantıksızlıkta sınır tanımayan yazınızda size hak vereceğim.
YanıtlaSilşahitlik tam olarak dediğiniz şey. birisini gözüyle gördüğü delil kabul edilebiliyor ama fotoğraf çekilemiyor böyle şey olmaz. kamusal alanda iseniz her türlü kayıt eylemine açıksınız demektir. aksi halde güvenlik kamerasına da karşı çıkmanız gerekir. fakat bu fotoğrafla gelir elde ediliyorsa başka. o zaman modellik ve telif kavramları devreye girer.
SilMagazin gazetecileri ünlülerin haberlerini yaparak gelir elde ederler, ünlüler de magazin gazetecileri sayesinde gündemde kalırlar ve tanınırlar. Ünlüler ünlü olmanın nimetlerinden faydalandıkları için kamusal alanda fotoğraf ve videolarının çekilmesi sıradan insanlarla aynı kategoride değerlendirilemez. Ancak ünlü olsa bile insanlardan ve kameralardan uzakta olmak ve görünmemek için çaba sarf eden kişiyi takip edip teknolojinin imkanlarından faydalanarak gizlice görüntüleyip afişe etmek çok çirkin bir davranıştır. Ayrıca güvenlik kameralarına atıf yapmışsınız. Güvenlik kameralarındaki kayıtlar ancak bir olay gerçekleşmesi durumunda incelenir ve ancak kişilerin hareketlerini ve kimliklerini tespit edebilecek düzeyde kayıt yaparlar ve bu kayıtlar belirli bir süre sonunda kendiliğinden silinir yok olur. Herhangi bir sosyal platformda paylaşılması için değil toplum güvenliği için kayıt yapılır. Kamu yararı vardır. Yazınızda bahsettiğiniz şekilde ülkemize yaklaşacak olan bir meteorun haber değeri vardır ve tüm insanlığı ilgilendirir ancak kumsaldaki mayolu görüntüm toplum için haber niteliği taşımaz.
YanıtlaSilBenim fikrimi sorarsanız;
Caddede, otobüste ya da markette bir kişinin fotoğrafının ya da videosunun çekilmesi taciz niteliği taşıyorsa, kumsalda yakından çekilen görüntüler de taciz sayılmalı ve bu kişiler cezalandırılmalıdır.
Örneğin bir devlet memuru kendi mayolu fotoğraflarını kendi rızası ile olmasına rağmen sosyal medyada paylaştığında toplum tarafından yadırganabilmekte, yaptığı paylaşımlar kimi zaman mesleğinden olmasına dahi sebep olabilmektedir. Kendisinin dahi yapamadığı bir paylaşımı yapma hakkınızın olduğunu nasıl iddia edebiliyorsunuz. Kısaca yaptığınız haberin kimlere ne yararı olduğu önemli. Kimseye yararı olmayan ama görüntüsünü çektiğiniz kişiye zararı olabilecek bir haber haber değildir. Birbirleri ile alakasız konuları ve birbirleri ile alakasız yargı kararlarını aynı yazının içine koymuşsunuz. Domates yerine karpuz, biber yerine salatalık koyup menemen yapmaya çalışmışsınız. Bence yazınızı gözden geçirin, kaldırın ya da düzeltin.
kamu yararı kavramı muğlaktır. birisinin yararlı gördüğü şey diğerine faydasız gelebilir. ayrıca yakından taciz oluyor da uzaktan yakınlaştırarak çekildiğinde olmuyor mu? işte bu ikilemden kurtulmak için kamusal, özel alan ayrımını yapmak lazım. bana göre kamusal alanda bulunmak, her türlü izni vermek anlamına gelir.
Silayrıca son mahkeme kararı konusunda haklısınız, ilk bakışta bambaşka kararlar gibi duruyor. fakat yazıyı basın özgürlüğü noktasında tekrar okursanız sorun kalacağını düşünmüyorum. ilginiz için teşekkürler.
Yazdığım yorumu dikkatli okumamışsınız. Uzaktan yakınlaştırarak çekmenin de yakından çekmenin de kişi rızası olmadığı sürece yanlış olduğunu savunan ifadeler kullanmıştım. Kısaca kurtulmamız gereken bir ikilem yok. Ayrıca kamu yararı ifadesi de muğlak bir ifade değildir. Ancak menfi çıkarlarınıza göre değerlendirirseniz muğlaklaştırılabilme durumu vardır. Toplumsal veya toplumu ilgilendirecek bir olayda ya da delil gerektirecek durumlarda o anki durumu görüntülemek tabi ki gazetecilerin hakkıdır. Bu noktadaki sınırlamaları uygun bulmuyorum. Yazınızı hazırlarken de benzer durumlar ile ilgili yaşadığınız sorunlardan kaynaklı keskin ifadeler kullandığınızı düşünüyorum. Çünkü sınırsız izin diye bir şey olamayacağını sizin de bilebileceğiniz kanaatindeyim.
YanıtlaSilGazeteci ya da değil herhangi bir kişi benim evime izinsiz giremez. Dolayısı ile evimin içinde görüntümü izinsiz çekme şansı zaten yoktur. Yazdığınız yazıya göre evimin dışına çıktığım andan itibaren size her türlü izni vermiş oluyorum. Bu durumda benim özel alanım evim ile sınırlandırılmış oluyor. Böyle bir şey olamaz. Örneğin “Kusura bakmayın arkadaşlar bu sene bu plajı ben kullanacağım” diyerek evime götürme şansım var mı? Sizi içeri almayacağım ve özgürlüğümün tadını çıkarabileceğim bir adaya da sahip olmadığıma göre bu sorunu nasıl çözebiliriz? Israrla bir kişinin kamusal alanda bulunmasının “her türlü” izni verdiği anlamına geleceğini savunuyorsunuz. Gazeteci olmanız kendinize sınırsız yetkiler tanıyabileceğiniz anlamına gelmez. Öyleyse ben size daha uç noktalardan sorular yönelteyim. Umumi tuvalet kamusal alan kapsamına girdiğine göre Allah korusun size yakalanırsam kamusal alanda bulunduğum için her türlü görüntümü çekme iznini size vermiş mi oluyorum? Kendi halinde evine giderken sapık birinin saldırısına maruz kalmış çıplak haldeki bir genç kız o perişan halini görüntülemeniz, sosyal medyada paylaşmanız, dolayısıyla bir darbe de sizden yemek için sadece kamusal alanda bulunması sebebiyle size peşinen izin vermiş mi oluyor? Bu örnekler çoğaltılabilir.
Google haritalarda insan görüntüleri, araç plakaları v.b kişisel verilerin kamu yararı bir hizmet olmasına rağmen gizlendiğini, plajların fotoğraflarının sezon dışında boş iken çekilmiş olduğunu görebilirsiniz. Google sizinle aynı fikirde olsa ve hiçbir sansür uygulamasa, plajların cıvıl cıvıl iken çekilmiş görüntülerini paylaşsa olmaz mıydı? Olmuyor işte.. Kişisel verilerin korunması kanunu, telif hakkı, özel hayatın gizliliği gibi unsurlar devreye giriyor. Bu da gösteriyor ki kamusal alanda da özel hayat olabiliyormuş..
Siz farkında olmasanız bile her insanın çevresinde görünmeyen bir özel alanı vardır. İnsanlar bu özel alanlarını gittiği her yere yanında götürür. Her gün sohbet ettiğiniz yakından tanıdığınız samimi olduğunuz bir kişi ile öpüşmeye ramak kala bir mesafeden sohbet edebilir misiniz? Bunu yapmaya kalkarsanız arkadaşınız rahatsız olup kendisini geri çekerek sizi dolaylı olarak özel alanından çıkarır. Tekrar yaparsanız belki bir kez daha çekilir ama sonuncusunda geri çekilmez ve sizi uyarır ya da itekleyerek doğrudan özel alanından dışarı atar. Örneğin yolda yürüyen bir insanla birkaç metre mesafe uzaktan ama aynı hizada ve aynı hızda yürüyün. Kısa süre sonra o kişinin hızını arttırdığını ya da azalttığını görürsünüz. Hatta ilgili kişinin sabır seviyesi ile doğru orantılı olarak bir süre sonra tepki de alırsınız. Çünkü o kişiye ait farklı bir özel alan içine girmişsinizdir. Kısaca yer ve mekândan bağımsız olmak üzere her insanın özel bir alanı vardır.
Hassasiyetlerinizi anlıyorum. fakat çok duygusal bulduğumu söylemeliyim. Tuvaletler konusuna gelince, kişi tuvalete girdiğinde bir nevi bir otel odası gibi kullanmış olur. iş görülen yer otomatikman özel alan halini alır. fakat tuvalet dışında güvenlik kameraları, radar ve mobeseler her anımızı zaten kaydetmektedirler. bir insanın telefonuyla sizi kaydetmesini istemiyorsanız, tutarlılık adına buna da karşı çıkmanız gerekir.
SilBu yazıyı asıl yazma amacım herkesin herkesi kamusal alanda görüntüleme özgürluğünü gündeme getirmektir. İnternette böyle bir yazı bulunmadığından bu yazım gerçekten tık rekorları kırdı. Haberciliğin rezil duruma geldiği böyle bir ortamda vatandaş haberciğinin suçu azaltacsğına inanıyorum. Çünkü ifşa olma korkusu idamdan daha caydırıcıdır.
Mahkemelerde, soruşturmalarda, mülakatlarda kameranın bulunmasını ve kayıtların herkes tarafından ulaşılabilir olduğunu hayal edin.
Google maps konusu telif hakkı ihlali meselesidir. Google bundan çekindiği için ve ABD yasaları gereği suratları blurlamaktadır.
Elbette bazı konularda etik olmayan davranışlarla karşılaşabiliyoruz. Fakat sırf bu yaşanıyor diye hukuki yasaklara başvurmak toplumun gidişatı adına olumsuz olacaktır diye düşünüyorum.
Konu hakkındaki yorumlarınız için teşekkürler. İyi günler dilerim.
Ben sizin kendi çıkarınıza göre yargı yaptığınızı düşünüyorum. Sanırım kendiniz özel hayatı ihlal eden bir gazetecisiniz.
YanıtlaSilYorumları buradan yazabilirsiniz.