MODERN BİR BOLU BEYİ TANJU ÖZCAN

Bolu belediye başkanı CHP'li Tanju Özcan'ın kararıyla Bolu'da Suriyelilere "tek kuruş" yardım yapılmayacak. Allah'ın olan rızıklara "benim" diyen, "istediğime veririm, istediğime vermem" diyen, "Bolu'nun mülkü benimdir" diyen bu modern Bolu Beyini eleştirmek bir görevdir. 


İnsan kendi seçmediği için milliyetinden ötürü asla suçlanamayacağı gibi bir milliyete mensup olduğu için övünmesi de oldukça saçmadır. Bu çelişkili inanç dünyası insanları çift kişilikli yığınlar haline getirmektedir. Genellikle milliyetçiler bu çelişkili inanç dünyalarıyla yaşamaya çalışırlar.

Bolu'nun yeni seçilen CHP'li belediye başkanı Tanju Özcan da böyle. Kendisi paragöz milliyetçilerin desteğini almak için dışlanan, ötekileştirilen, kayıt dışı olarak köle gibi çalıştırılan Suriyelilere maddi ve diğer sosyal yardımlarını keseceğini söyledi. Hatta bunu söyledikten sonra yazılı olarak da karar aldı. 

Suriyelilerin, göçmenlerin yani misafirlerin yedikleri bir lokma yemekte, barındıkları iki metrekare dairede gözü olanlar bundan dolayı sevinç çığlıkları attılar. "Bırakın şu Suriyelileri de beraber barış içinde yaşayalım" diyen bir Allah'ın kulu yok ortalıkta. 

İşsizliğin ve ekonomik krizin asıl nedeni iktidarın yanlış politikaları değil mi?

Buna rağmen neden yarın bir gün komşunuz olacak, ülkemizde önemli bir iş gücü haline gelecek, nüfus olarak kalabalıklaşarak kamuoyu oluşturabilecek Suriyelileri ötekileştirirsiniz? 

Zalime karşıymış gibi görünse de, muhalif olsa da gücü ele geçirdikten sonra iktidar sahibi olarak zalimleşebiliyor insan. Bunun örneğini kanlı canlı bir şekilde bize sunuyor Bolu Belediye Başkanı. Muktedir olan Ak Parti'nin  Firavunvari tüm davranışlarını eleştiren ben, bu zalim CHP'li diye asla eleştirmemezlik yapamazdım. Susamazdım.

Kamunun malından o bölgede yaşayan herkes, hatta hayvanlar, bitkiler dahil nasiplenmelidir. Beytülmal yalnızca bir zümrenin tekelinde olamaz. Eğer böyle olursa buna Firavunluk denir. 

Firavun da Allah'ın olan rızık ve rızık kaynaklarının sahibi olduğunu iddia ediyordu. böylelikle istediğine verir istediğine vermezdi. Kamu malında tüm tasarruf yetkisi kendisinindi. Fakat onun karşısına da bir Musa çıkmış ve binlerce yıllık imparatorluk devrilme sürecine girmişti. 

İnsanı milliyetinden, mezhebinden, dininden, görünüşünden, renginden dolayı ayrıştırmak, "sana var, ona yok" demek toplumun üzerinde durduğu temeli çatlatmak demektir. Barış içinde yaşamanın yollarını aramamız gerekirken yeni yeni düşmanlar var etmenin savaş müptelaları dışında kimseye yararı yok. 

Bu kararların Köroğlu'nun memleketinde verilmesi de ayrı bir hüzün kaynağı benim adıma. Bir körün oğlunun zalim Bolu Beyini devirdiği o güzel yurdun yönetimine modern bir Bolu Beyi geçmiş gibi hissediyorum. Eski Bolu Beyi nasıl devrildiyse bu modern Bolu Beyi de devrilecektir; bundan hiçbir şüphem yok. 

Yazımı bitirirken sizlere Yaşar Kemal'in İnce Memed'inde bulunan bir Köroğlu hikayesiyle veda etmek isterim. Dilerim bu Modern Bolu Beyi dahil tüm ırkçı, zalim firavunlar bundan ders alırlar.

“Vaktiyle Bolu şehrinde… der başlardı. Sokakta bir küçücük köpek görmüş Köroğlu. Köpek küçücük, el kadar. Dört beş kocaman kocaman köpek, araya almışlar küçük köpeği. Saldırırlar. Küçük köpek kaçmaz, kendini savunur. Savunduğu gibi, onları yener de… Her birini bir yana dağıtır, yoluna gider. İşte Köroğlu bunu görür. Bu dövüşü seyreder. Demek, der Köroğlu, bir küçük köpek! Yürekli olunca… Ondan sonradır ki Köroğlu, Köroğlu olur. Korkmaz. Babasının başına da o iş gelince çıkar dağa.”

Suriyelilere yönelik ırkçı baskıyı konu aldığım şu yazıyı okumak isteyebilirsiniz: 

YENİ HEDEF: SURİYELİLER

Yorum Gönder

0 Yorumlar