Gerektiği gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde kazanç sağlayamayan esnaflar, çiftçiler, ev sahipleri ve işçiler Suriyelilerin ülkemizde çalışmasından, para kazanmasından, barınmasından hatta karnını doyurmasından dolayı nefretle doluyorlar. Suriyelileri gördükleri yerde boğazlamak ve içlerinden bu ırkçı nefreti kusmak istiyorlar. Bu anlamda ülkemiz çok hassas zamanlardan geçiyor.
Her suçun arkasında bir Suriyeli aramak artık moda oldu. Birisinin başına bir iş gelse, en yakın Suriyeliyi gözünün üstünde kaşı var diye tutup içeri attırmak isteniyor. Arapça tabelalar bir hışımla kaldırılıyor, Arap geleneksel kıyafetleri dışlanmaya başlıyor, dini inançları gereği kara çarşafa kapanmış olanlara düşmanlık sergileniyor.
İş alanlarının Suriyeliler yüzünden daraldığı düşünüyor. Halbuki o Suriyeliler kayıt dışı olarak patronlar tarafından iğrenç bir biçimde köle gibi çalıştırılıyor, bundan kimse söz etmiyor.
Vatandaş olmaları için önlerinde hiçbir yasal engel olmamasına rağmen vatandaş yapılmıyorlar. Dil, kültür gibi asimile testlerinden geçiriliyorlar. "Tam Türk olmuş mu?" diye sınanıyorlar.
Malta vatandaşı olan zenginleri, para babalarını görmezden gelen ana akım medya elbette asıl hedefleri şaşırtıyor. Vergi vermeyenlerin, kaçak bina yapanların, ormanı tahrip edenlerin "barış" adı altından hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde affedilmesi de son hızıyla sürüyor. Vergi vermek artık enayilik olarak görülmeye başlanıyor.
Yerel seçimler döneminin çok hassas olduğunu söylemek gerekir. Çünkü yerel seçime giden süreçte toplumsal mülk paylaşım hassasiyeti doruklara ulaşır. Toplum herşeyden nem kapar. Bir kaç yüz vekil ve bir adet cumhurbaşkanı seçtiğimiz genel seçimden farklı olarak, 53 bin muhtar, yaklaşık 1400 belediye başkanı ve on katı meclis üyesi seçilecek. Böylelikle bir yakını bu seçimde aday olmuş olanların sayısı çok fazla olacak.
Dünya üzerinde de Milliyetçiliğin yükseldiği dönemlerden geçiyoruz. Avrupa da Suriyelilerin akın akın üzerine gelmesinden sonra gamalı haçı eline geçirmeye başlamıştı. Bizde de tek başına %10'u zor aşan MHP, ve ondan ayrılan İyi Parti toplam görünür milliyetçiliği %22'li seviyelere getirdi. CHP içerisindeki milliyetçi, ulusalcı kesim de Avrupai sosyal demokrat solcuları dışlayarak parti siyasetinin dümenini ele geçirdi. AKPliler ise liderine tapan bir biçimde sessizliği korumayı tercih ediyor, ama Suriyelilerden de nefret etmiyor değiller.
Suriye konusunda başından beri hatalara boğulan AKP'nin ülkemize sığınan Suriyelileri topluma entegre etmede zorlanmasını anlamak gerek. Zenginlerden vergi almak bir kenara onları yoksula karşı destekleyen, yolsuzlukla ve hırsızlıkla anılan, itibarı lüks ve şatafatta arayan ve Suriye iç savaşına doğrudan dahil olma gafletini işleyen bir yönetim elbette zorlanacaktır. Ancak isimlere ve sembollere olan nefretimiz bizi adaletsizlik yapmaya itmemelidir.
Şuandan itibaren milliyetçiler tarafından başlatılan "Suriyeliler Evine Dönsün" kampanyası buram buram ırkçılık kokuyor. Aynı zamanda bu ve bunun gibi kampanyaların içi boş bağırtılar olduğunu da belirtmeliyiz. Çünkü Suriyelerin %1-2 'si haricinde geri dönüş olmayacaktır, bu imkansızdır. Suriye'deki evlerini, arsalarını, dükkanları ve tarlalarını kaybedenlerin geri dönmesini beklemek boş bir hayaldir. Esad hükümeti aylar öncesinden bu yerleri toptan zaten istimlak etmişti.
Bu anlamda barış tesis edilse dahi Suriyelilerin geri dönemeyeceğini bilmek gerek. Böylelikle Suriyeliler ile beraber yaşamanın yollarını bulma çabası göstermeliyiz Yoksa bağırıp çağırıp, kavga edip, savaşıp hiç bir şeye varamayacağız. Sadece üzerimizdeki kini artıracağız. Belki de iç savaşlara gark olacağız.
On yıllar boyu Kürtlerin en esas haklarını bile vermeyen Türkiye'nin siyasi hassas sinir uçları, muhtemeldir ki ülkemize sığınan Suriyelilerin de haklarını yemeye çalışacaktır. Ancak bu, vatandaşın siyaseti etkileme gücünü değiştirmeyecektir. Toplum değişirse, siyaset de değişir...
Suriye'deki iç savaş sırasında kaydedilen bu görüntüde bir meydanda barışçıl bir şekilde Esad rejimine karşı toplananların içinde özgürlük şarkısı söyleyen bir Suriyeli çocuğu görüyoruz. Sonrasında Suriye hükümetine ait jetlerden bombalar yağıyor. Bu görüntüler Suriye'deki savaşı temelden anlatıyor olmalı.
SOSYAL AĞLAR