Askerlik görevini yerine getiren her Türk erkeğinin üst devrelere itaat etmesi ve üst devre olduğunda alt devreleri ezmesi beklenir. Askere karıncayı incitmemiş biri olarak gelenler, sıra onlara geldiğinde zulmetmeye başlarlar. Bu saçmalığın artık sona ermesi gerek.
Sonra gelenin önce gelene itaati neredeyse tüm toplumsal kurumların bir geleneğidir. Bireyin kabiliyetini ve ehliyetini görmezden gelen bu gelenek Türk Silahlı Kuvvetlerinde ayyuka çıkmıştır. Osmanlı subay okullarından askeri liselere, harp okullarından astsubay okullarına kadar ve hatta askeri kışlaların tümünde bu devrecilik hala çeşitli formlarla hayattadır.
Rütbeli ve maaşlıların durumunun dışında her Türk erkeğinin yapmakta zorunlu olduğu askerlik görevini ayrı tartışmalıyız. Çünkü geleneksel olarak her erkek askere gider, iş bulur ve evlenir. Aile içi ve toplumsal şiddetin bu kadar yaygınlaştığı bir dönemde devreciliğin oynadığı rolü de incelemek gerekir.
Eskiden tertipçilik denen devreciliği kısaca "önce gelenin sonra gelene tahakkümü" olarak tanımlamak mümkün. Askere alım tarihi gelir, kışlaya yerleşirsiniz ve bir de bakmışsınızdır ki daha önce gelenlerin emrindesiniz. Onlar şurayı temizle der, temizlersiniz, onlar şunu yap der, yaparsınız.Üstler ranzalarda yatarken siz çalışırsınız. Onlara karşı geldiğinizde veya rütbeli bir komutana onları şikayet edeceğinizi söylediğinizde ise sizi korkutarak yıldırmaya çalışırlar.
Biraz abartılı gelebilir ama, düzenli orduların kuruluşundan bu yana devrecilik vardı. Bazı dönemler azaldıysa da devrecilik çoğu zaman tüm düzenli orduların başvurduğu bir asker içi düzen mekanizmasıydı. Yani askerin rütbelilere isyanını önlemek ve rütbelinin iş yükünü hafifletmek için oluşmuştu.
2019 Kasımı ile 2020 Haziranı arasında Eskişehir 1. Ana Jet Üs Komutanlığındaki Ulaştırma Taburunda Sürücü olarak pandemi kararıyla 7 ay görev yapan bir er olarak devreciliğin eskisi kadar güçlü olmadığını ve kolayca yıkılabildiğini yerinde gördüm. Askerlik süresinin kısaltılması ve üniversite okumuş(kısa dönem)-okumamış(uzun dönem) ayrımının kalkması devreciliğin dinamiklerini oldukça sarsmış görünüyor. Devrecilik aslında yok olmadı form değiştirdi.
"Devrecilik yok, sıracılık var."
Asker arasında düzeni sağlamayı ve kendi iş yükünü hafifletmeyi asıl amaç haline getiren komutanlar, askerin kendi içerisinde sorumluluk alacak kişilere yetki vermekten hiç çekinmiyorlar. Bu kişiler de elbette "tecrübeli" askerlerden yani üst devrelerden oluşuyor. Onlar da kendi devrelerini kayırdıkları vakit alt devrenin çalışmaktan beli bükülüyor.
Halbuki bu durum rütbeyi inkardır, kendi yetkisini ve görevini başkasıyla paylaşmaktır ve kanuna aykırıdır.
Elbette daha önce gelen sonra gelene göre daha tecrübelidir. Elbette önce gelen sonra gelene göre konuyla ilgili bilgilere daha çok sahiptir.
Peki alt devrenin, üst devrenin tecrübelerinden faydalanması için illa devrecilik mi yapılması gerekir? İlla bazı bilgileri öğrenebilmek için üst devrenin zulümlerine göz mü yummak gerekir?
Devrecilik yeni askerlik sistemiyle azalmış olsa da"sıracılık" adıyla hala varlığını koruyor. Mesela ben, askerliğimi yaparken inanmayacaksınız ama "televizyon sınırı" vardı. "Alt devre televizyona fazla yaklaşamaz, bayrağın gerisinden izleyebilir" deniyordu. Anlamsız bir "Bacak bacak üstüne atamazsınız" sözü ile ne olduğu belli olmayan bir "saygısızlık yapamazsınız" lafı alıp başını gidiyordu. Hatta elektrikli termosifon yetersiz kaldığı için sıcak suyla sakal tıraşı olmaya bile izin verilmiyordu. Çünkü kara kışta sıcak suyla tıraş olma hakkı üstlerindi.
Devreciliğin hala hayatta olduğunu şu videoyla daha iyi anlayacaksınız: https://www.youtube.com/watch?v=Za3kVrHN-no
Bu bariz zalimane devrecilik uygulamaları bir ay gibi kısa bir sürede bizden sonra gelen alt devrelere yapılmadığı için sona erdi, en azından bizim dönemimizde. Zaman zaman devrelerimiz arasından zulmetmek isteyenler çıktıysa da hem alt devreden hem de üst devreden itiraz sesleri yükselerek ulaştırma taburunda devreciliğin köküke kibrit suyu dökülmüş oldu. İnşallah bizden sonra gelenler bu zalimliği sonra gelenlere reva görmezler.
Varılan Kanı:
Susamış çocukların çeşmeye koştuğunu hayal edin. İlk gelenin suyu doyasıya içme hakkı olduğuna dair yazılı olmayan bir kural vardır. Ya da yurt arayışındaki bir halkın bir ovaya ilk gelen olması, o ovanın sahibi oldukları anlamına gelmez mi? O ovaya sonra gelenlerin durumu ile önce gelenlerin durumu aynı olur mu?
Bu ilkel dürtü askerliğin neredeyse her kılcal damarında devam etmektedir. Önce gelenlerin sonra gelenlere konuyu, olayı ve olguyu öğretmek yerine, imkanları paylaşmak yerine zulmetmesi varolan toplumsal sorunların da kaynağını teşkil ediyor kanımca. Yani askerde devreciliği içselleştirmiş birisi sosyal yaşamda da kendisini üstün görerek alt ve aşağı gördüklerine zulmetmeye kalkıyor.
Toplumumuzun her bir yanını saran şiddet ve tahakküm sarmalının asıl kaynakalrından birisinin askerdeki devrecilik olduğuna inanıyorum. Askerde devreci olan çarşıda ırkçı olabilir. "Allah önce Ademi yarattı" diyen şiddete meyilli bir koca da olabilir.
Peki bu devreciliği önlemenin bir yolu yok mu?
Var!
O da alt devrelerden bu adaletsiz ve zalimane tahakkümlere boyun eğmeyenlerle beraber üst devrelerden bu zalimliğe dur diyenlerin çıkmasıdır. Boyun eğdikçe üst devrenin alt devreyi ezme dürtüsü katlanarak artar.
Okulda, askerde, evde, çarşıda ve ibadethanede devam eder...
"EZEN EZİLEN DÖNGÜSÜNÜ EZME SIRASI GELDİĞİNDE EZMEYEN KIRACAKTIR"
2 Yorumlar
Gerçekten çok güzel ve doğru anlattınız konuyu. Güzel bir yazı oldu, sanırım sesini etmemekte ezmek benzer bir kötülüktür askerde. Askerlik toplumdaki haksızlıkların ve kötülüklerin temelini oluşturuyor bencede. Tekrar gitme imkanım olsa susmak yerine arkadaşlarımla üst denen devreleri işlevsiz bırakmaya çalışırdım veya bizim onlar terhis olduğunda bunu bitirmek için anlaşırdık.
YanıtlaSilYazıyı okuyup yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Umarım saf anadolu çocuklarının maruz kaldığı bu gelenek bir gün tamamiyle yok olur. Sağlıcakla kalın.
SilYorumları buradan yazabilirsiniz.