Büyük soru: Devlet kutsal mıdır?

Devlet, işlevsel olarak bir vidayı gevşetmeye yarayan tornavidaya, ağaç kesmeye yarayan bir baltaya benzer. Devlet kavramı hanedanlık dönemlerinin baskısı altında ezilse de  insanların beraber yaşayabilmesi için icat edilmiş bir araçtan başka bir şey değildir. 





Eskiden "laik ve dinsiz" olduğu düşüncesiyle devletten uzak duran dindar, muhafazakar çevreler, kurucu ideolojiyi savunanlarla beraber olarak devleti kutsallaştırmaya başladılar. Yönetimden dışlanırken "dinsiz devlet", koltuklara oturunca "kutsal devlet" oldu.

Devlet çok eskiden ilkellikle beraber özgürlüğün hüküm sürdüğü dönemde güçlü ile güçsüz arasında adaleti sağlama göreviyle kurulmuş bir araç olarak görülüyordu. Güçlü zaten güçlü olduğu için güçsüzü ezmeyi kendine hak olarak göremesin, güçsüz de ezilmesin diye hukuk ve yaptırım gücü yani "devlet" icat edilmişti. Fakat devlet terimi orta çağ döneminde bir hanedanın zenginliğini, onun elinde tuttuğu mülkü ifade etmeye başladı. Devlet kelimesinin etimolojisi

Bugün devlete "mülk" diyoruz. Bunun nedeni devletin bizatihi kendisinin zenginlik veren bir mal veya verimli bir toprak gibi görülmesinden kaynaklanıyor. Çünkü uzun yıllar boyunca devlet, toplum üzerinde baskı kurup, o toplumu vergi ve haraca bağlayıp zenginleşmeyi ifade ediyordu. 

Bir tarla mülküne sahip bir çiftçi tohumları tarlaya atar ve toprak bire on, bire yirmi verir. Aynı şekilde hanedanlar, padişahlar, firavunlar, ağalar, paşalar devleti böyle anlamlandırdılar. Sahip olunan bölgedeki insanlar "değer üreten, zenginleştiren" bir toprak, mülk, köle ve kul olarak görüldü. 

Mülkün ve zenginleşme kaynaklarının sahibi olan kişinin var olan düzenin sarsılmaması için dini anlayışları ele geçirmesi gerekiyordu. Çünkü her şeyin yaratıcısı olan, tüm mülklerin, insanın dahi sahibi olan tanrı, tüm bunların üzerinde bir algıyla sahipleniliyordu.  

Yeryüzünde ele geçirebildiklerinin "tanrısı" olduğunu iddia eden hanedanlar, bu bölgelerdeki egemenliklerini tanrıya dayandırmak zorunda kaldılar; meşruiyeti böyle sağladılar. Firavun kelime anlamı "Ra'nın Eli" demektir. ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kendisine "Zillullah(Allah'ın Gölgesi)" demesi de bu anlama gelir. 

Türkiye'de de insanlar cahiliye kaderciliği inancıyla sarmalandığı için "kazanmışsa Allah istediği için kazanmıştır" diyerek Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olduğu devlete sorgulanamaz bir kutsiyet atfetmişlerdir. Harcanan paralar, ödenen faizler, peşkeş çekilen sit alanları, insanlığın ortak miraslarının talan edilmesi, hatta ve hatta şehitler bile sorgulanamaz. Devleti yönetenin "bir bildiği vardır"

Kutsal olan şey dogmatik olduğu için sorgulanamaz. Çünkü bunu sorgulamak "Allah'ın takdirini" sorgulamak, ondan şüphe etmek demektir. Dar kalıplı "inancın" davranışlardan, anlayarak inanmaktan daha önemli görüldüğü coğrafyamızda bu düşünceler çok ama çok yaygın. 

Buradan haykırıyorum!

Devlet bir araç olarak kutsal falan değildir. Onu ele geçirip hegemonya kuranlar, tornavidayla insanları şişleyip, baltayla kafa kesenlere benzerler. Yani devleti fıtratına uygun olarak var eden toplum için değil, şahsi hırs ve iktidar için kullanırlar.  Böylelikle devlet, hiçbir sorun çözmeyen, sadece sorunları ötelediği için gereksiz, yeni sorunlar yarattığı için zararlı bir kurum haline gelir. 

İşe yaramaz, zararlı bir hale gelen devletin yıkılıp yenisinin kurulması bir haktır. Yönetim tarzı "davar gütme" üzerine değil, toplumsal adaleti gözetme üzerine şekillenmelidir. Yoksa devletin  ve dini dünyanın sahibi olduğunu iddia edenlerin malı, mülkü olarak üzerimizde sonsuz tasarruf yetkisini kullanmalarına izin veririz; ki buna da kölelik denir. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar