KATAR EMİRİNDEN O UÇAĞI ALMAYACAKTIN!

Ülkenin en önemli askeri fabrikalarından Tank-Palet'in Katar ve Ethem Sancak ortaklığının BMC'sine ihalesiz devri tüm itirazlara rağmen gerçekleşti. 

Hareket halindeyken atış yapabilen Fırtına obüslerinin üretildiği bu fabrika aslında ikinci dünya savaşından sonraki zırhlı araç aşkının bir ürünüydü. Gelişmiş ve zengin ülkeler "paletli tabut" olarak gördükleri bu savaş silahlarını üretmeyi artık zul olarak görüyorlar. 500 dolarlık lav silahlarıyla çabucak etkisiz hale getirilebilen tanklar, Irak savaşından sonra fuzuli olarak görülmeye başlandı. Böylelikle bu zengin ülkeler çeşitli tank ve zırhlı araç patentlerini de tüm ülkelere satmak suretiyle de gelir elde etmeye başladılar.

Bu anlamda ülkemizde Katar ortaklı BMC ve Koç ailesinin Otokar'ı satın aldıkları patentlerle zırhlı araç üretiminde pastanın büyük bölümünü mideye indiriyorlar. Yedikçe daha da acıkıyorlar. Tank-Palet de ağız sulandırıcı janjanlı bir pastaya dönüşüyor.

Kirpi den TOMA'ya kataloğunda onlarca ürün bulunan BMC'nin internet sitesi için tıklayınız.

Altay tankının üreticisi Koç Holding'in Otokar'ının internet sitesi için tıklayınız.

Yerlilik ve millilik kavramları ilk defa Erdoğan tarafından birarada kullanılmıştı. Fakat daha sonra ülkemizde üretim yapan tüm şirketler iktidar tarafından yerli olarak görülmeye başlandı. Coca Cola'dan yabancı otomobil şirketlerine kadar ülkemizde fabrika kurmuş her firma "yerli" olarak görülüyor artık. Esas anlamda yerli olan, gerçekten derin bir dayanışmayla kurulan küçük yerli şirketler bu devasa şirketlerin insafına bırakılıyor elbette. 

İthal tütüne gümrük sıfırlandı

Dilerseniz sizle biraz da tütün konusunu konuşmak isterim.

Tütün şirketleri tadından ve sertliğinden dolayı Türk tütününü ürünlerinde kullanırlar ve tüm dünyaya ihraç ederler. Ülkenin çiftçilerinin eskiden tütünle yüzü güler ve Anadolu biraz olsun kalkınırdı. Aynı şekilde fabrikalarını ülkemize kuran devasa sigara şirketleri yurt dışından da tütün almıyor değillerdi. Bu şirketler bu şekilde hem yerli hem de ithal tütünü karıştırarak kendi özel tatlarını elde etmeye çalışırlar. Böylelikle yerli ile ithal kavramları keskin çizgilerle ayrılmış olurdu. Tabi devlet de koyduğu gümrük vergileriyle güzel bir gelire, çiftçi de pek verimli bir piyasaya kavuşurdu.


Bir on yıl önce Tekel'in köküne kibrit suyu döküldükten sonra, ithal tütüne koyulan gümrük vergisi de zamanla azaltıldı. Böylelikle yerli ve yerli olmayan kavramları iyice muğlaklaşmaya başlıyordu. Şimdi öğreniyoruz ki, ton başına ithal tütün gümrük vergisi sıfır(0)'a çekilmiş durumda. Evet, yanlış duymadınız. İthal tütün vergisi kocaman bir SIFIR.  Akıl alır gibi değil, değil mi?

Bu tablo her şeyi açıklıyor olmalı... 

Bazı hediyeler kabul edilmemeli!

Şimdi gelelim başlığımıza taşıdığımız uçak konusuna. Bilindiği ve çabucak unutulduğu üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, beğendiği lüks bir uçağı Katar Emirinden değeri karşılığı talep etmiş, Emir ise, 500 milyon dolarlık uçağı Erdoğan'a bedelsiz olarak hediye etmişti. Bu olaydan bir kaç ay sonra ülkenin en etkin zırhlı araç ve obüs fabrikası Tank-Palet'in, Katar ortaklı BMC'ye ihalesiz ve bu yüzden usulsüz olarak devredilmesi beni şaşırtmıyor aslında. 

Bazı hediyeler, hediyeyi alana boyunduruk gibi sarılabilir. Hediyeyi veren, yaptığı bu iyiliğin karşılığını er ya da geç talep edebilir. "Dün senin istediğini ikiletmeden yerine getirdim, bugün de sen benim isteğimi yerine getireceksin" denebilir. Bu yüzden pahada yüksek hediyeler normal sade insan ilişkilerinde bile eğer ihtiyaç yoksa, kabul edilmeyebiliyor. Buna özgürlüğün korunması için bir emniyet sübabı diyebiliriz. Çünkü hediye alındıktan sonra, hediyeyi verene minnet hissiyle dolabiliriz, ona insanüstü bir güvenle bağlanabiliriz.

Bu anlamda Erdoğan çok ama çok büyük bir hataya düşmüştür.  Aslında kabul etmemiz gereken şey, Erdoğan'ın da herkes gibi insan olarak arzulara, hazlara boyun eğebilir olduğudur. Lüksün ihtişamı herkesin gözlerini kamaştırabilir. Bu yüzden toplumun kaderi hakkında çok kollu, hiyerarşi dışı yönetim sergilenmeli ve herhangi bir hata durumunda diğer kollar, erkler yönetimi uyarabilmelidir. Toplum, medyasıyla yöneticilerin ensesinde solumak suretiyle bu uyarma faaliyetini başarabilir. Bu olmadan hatalardan, rezilliklerden kimse sorumlu tutulamaz ve bu kepazelikler durmadan devam eder..

İnsan ki hata yapabilir, kandırılabilir; çünkü insandır. Bu yüzden tek adam yönetimi oldukça sorunludur.

Katar Emirinin uçak hediyesini kabul ettiğinde Erdoğan'ın o dönemde yaptığı açıklamalara göre kurguladığım şu hikayeyi okumak isteyebilirsiniz.