FOTOĞRAFIN ULAŞILABİLİR KILDIĞI NEDİR?

          150 yıl öncesine kadar insanların geçmişten bir anı olarak gerçekliği yansıttığına inanılan resimler revaçtaydı.  Aslında bu resimler ressamın dünyasının bir dışavurumuydu. Fakat daha sonraları teknolojik gelişmelerle beraber ışığın duyarlı bir metale, filme ve ya elektronik bir sensöre çarparak oluşturduğu ve gerçekliği -eksikte olsa resme göre- daha güçlü yansıtan fotoğraf makineleri ortaya çıktı. Fotoğraf makinelerini kullanmak için artık bir ressam yeteneğine sahip olmak gerekmiyordu. Teknolojinin akıl almaz gelişimiyle her birey fotoğraf makinelerine ulaşabiliyor ve gerçeklikten kendileri ya da başkaları için herhangi parça koparma sevincini yaşıyorlardı.

Fotoğraf makinesiyle ulaşılanın gerçeklik olduğu, fakat bu gerçekliğin fotoğrafı çekilen nesnenin veya olayın gerçekliğinin bütününü kapsamadığı, kalan boşlukların fotoğrafçı tarafından yorumlandığı kanısındayım. Herhangi bir nesnenin yanında bulunmakla ya da herhangi bir olayın içinde olmakla kilometrelerce öteden o nesnenin ve ya olayın fotoğrafına bakmak gerçekliği tam anlamıyla yansıtamaz.  Fakat insanın zihninde o nesnenin ya da olayın gerçekliğinin önemli bir parçası her zaman kalır.

Haber fotoğrafçısının bir vahşete veya iğrençliğe karşı tepkisiz kalanları ayağa kaldırmayı amaçladığı, dolayısıyla fotoğrafçının maruz kaldığı vahşetin ve ya iğrençliğin bitmesini istediğini varsayarsak, fotoğraflara fotoğrafçının kendi dünya görüşünü de kattığı gerçekliğini de geri plana atmamak gerekir. Ayrıca,  herhangi bir vahşetin fotoğrafı ilk defa yayınlanınca insanların tepkisi doğal olarak yüksek ve gür olurken,  aynı vahşetin diğer fotoğrafları zamanla insanların tepkisinin azalmasına ve insanların o vahşete alışmasına neden olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.

2015 yazında meydana gelen sığınmacı faciası sırasında Aylan Kurdi’nin kıyıya vurmuş cansız bedeninin görüntüleri neredeyse tüm dünyanın vicdanını az da olsa sızlatmayı başarmıştı.  Aynı zamanda her hafta onlarca çocuk cesedi kıyıya vuruyor ve fotoğraflanıyor, fakat sadece Aylan’ın fotoğrafı dünya gündeminin ilk sıralarına oturuyordu. Bir önceki ve ya bir sonraki kıyıya vurmuş çocuk cesedi fotoğrafları en az Aylan’ın ki kadar acıtıcıydı da neden o kadar etkili olamadı? Cevap, fotoğrafçının yorumunda gizli elbette.  Gerçekliği daha etkili kılabilmek için haber fotoğrafçısı, toplumun psikolojisinin neye tepki vereceğini iyi bilindiğinden çektiği fotoğraflar da paralel bir şekilde etki yaratıyordu halk nezdinde.


İnsanlar üzerinde etki bakımından fotoğraf makinelerinin ve fotoğrafların ayrı bir yeri vardır.  Sanayi devriminden bu yana dünya teknolojik, dolaysıyla kültürel bir değişim sürecine girdi. Artık, bir kaç yıl öncesini ‘nostaji’ kabul ediyor, o zamandan kalan anılara ulaşmak istiyoruz. Bu raddede fotoğraf,  bize geçmişte yaşadıklarımızı ya da yaşanılanları anımsatan bir tarihi belge formuna dönüşüyor.

Fotoğraf makineleri,  fırçadan ve ya kalemden kat be kat daha fazla gerçekliği yansıtır. Bir ressamın çizim yeteneğine ve ya bir yazarın betimleme yeteneğine kalmış bir gerçeklik hiçbir zaman fotoğrafın yansıttığı gerçeklik gibi olamayacaktır. Diğer yönden, fotoğrafın bize gösterdiği gerçeklik fotoğraf karesinde sınırlı kalmış bir gerçekliktir.  Fotoğrafçının gözüyle vizörden bakıp gördüğünü biz de fotoğrafı elimize aldığımızda görüyoruz.  Fakat bu gerçekliğin vizor çerçevesi kadar bir parçasıdır. Resmin ise bize gösterdiği, ressamın hayal dünyasının veya çizim yeteneğinin ürünüdür.
     
           Fotoğraf çekmek için bir kişinin yeteneğine elzem ihtiyaç duyulmaması ve her şeyin neredeyse otomatik yapılıyor olması da diğer görüntü araçları arasındaki önemli bir farktır. Aynı zamanda, teknolojinin gelişimi fotoğraf karesinin daha ayrıntılı olmasını sağlıyor, ayrıntı arttıkça gerçekliğin aktarılabilen payı da paralel olarak elbette artıyor.

          Son olarak, fotoğrafın ulaşılabilir kıldığının gerçekliğin kayda değer bir parçası olması, fotoğrafın her zaman bir kanıt gibi kullanılmasını engellemektedir. Özellikle gizlenmeye çalışılan olayların manipüle edilmiş fotoğraflar yardımıyla daha da gizlenebildiğini ve toplumsal algının dönüştürülebildiğini unutmamamız gerekir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar