An İtibariyle Suriye ve Türkiye: Analiz

PYD'nin Rusya-Esad desteğiyle saldırdığı Sünni muhalif silahlı örgütlerin dünyaya yegane bağlantı noktası olan Azez ve çevresi zor da olsa ayakta duruyor. Türkiye'nin muhalifler lehine PYD mevzilerini bombalaması sonrası yaşanan Ankara saldırısı ise, durumun vahametini gözler önüne seriyor...


2011'de barışçıl şekilde beliren eylemler, Esad rejimi tarafından silahla sonlandırılmaya çalışılınca Suriye 5 yıldır iç savaşın tanımının sınırlarını zorladığımız bir ülke konumuna geldi. 150 bin kişinin öldürüldüğü bu iç savaşta her güç odağı kendine sınır ötesi destekçi bularak varlığını korumaya çalışıyor. 

Güç odakları ve Suriye'deki İç Savaş

İç savaşın doğru düşünmeyi bile engellediği Suriye'de insanlar gelecek tasavvuru yapmakta zorlanıyorlar. Kim kazanacak? sorusu insanların aklından gitmiyor. Kargaşadan bir parazit gibi belirmiş olan güç odakları ise barıştan çok savaşı arzuluyorlar. Zira söz konusu güç odakları, herhangi bir barış halinde kısa vadede halk desteklerini kaybederek yok olacaklarını biliyorlar. 


Suriye hakkında şunu açıklıkla belirtmek gerekir; 

Suriye'de varlığını korumaya çalışan silahlı grupların neredeyse tamamı türlü savaş suçlarına imza atmış durumdalar. Bu kaotik ortam sivillerin hangi tarafı destekleyeceğini bilememesine neden oluyor. Dolayısıyla Suriye'nin çoğunluğu, tam anlamıyla bir gruba canı gönülden bağlı değil. Çünkü, duygusallıktan arınamamış militanlar/savaşçılar ve onların yöneticileri, uzun vadede kazançlı çıkacakları akli planlara gözlerini yumuyorlar. "Onlar bizi öldürdü, biz de onları öldürelim" mantığı ile anlamsızca ölümü ve öldürmeyi kutsallaştıran bu örgütler Suriye'de "birlikten kuvvet doğar" düsturunu hiçe sayıyorlar. 

Türkiye'nin angajman kuralları gereği düşürdüğü Rusya uçağından paraşüt ile atlayan Rus pilotu öldürerek elindeki tek kozu da kaybeden muhalifler, son raddede Türkiye'nin Azez koridorunu-ki bu koridor muhaliflerin tek bağlantı noktası- korumasına muhtaç durumdalar. 
Güneyden Esad güçleri, Kuzeyden PYD güçleri tarafından sarılan yeşil bölge(Muhalifler), Türkiye'nin koruma bombardımanıyla ayakta durmaya çalışıyor.

Türkiye, Muhalifler ve PYD

Türkiye de PYD'nin Azez koridoruna saldırmasından hemen sonra başlattığı bombardıman, Esad muhalifi gruplara bir can suyu haline geldi. Fakat ardından PYD tarafından düzenlenen -ülkemizin göbeğinde meydana gelen saldırı, durumun vahametini gözler önüne serdi. Tamamen alt rütbe askerlerin ve alt gelir grubu sivillerin şehit olduğu bu saldırı, Türkiye'ye yönelik bir meydan okumaydı. 


PYD tarafından düzenlenen saldırıda 28 kamu
görevlisi şehit olmuştu. 

Yavaş yavaş umutsuzluğa kapılan muhaliflere başından beri yardımını esirgemeyen Türkiye, bu saldırılar ile Suriye'deki savaşa girmeme konusunda zorlanacak gibi görünüyor. Türkiye'den gelecek her türlü yardıma muhtaç durumdaki muhalifler, Ankara'da "devlet mahallesinde" yapılan bu saldırılarla Türkiye'den umutlarını iyice kesmeye başlıyorlar.. Türkiye ise saldırı sonrası "batı"ya yönelik eleştirilerini artırarak PYD'nin uluslararası güvenliğini ve desteğini yok etmeye yemin etmiş görünüyor. 

Türkiye'nin Dış Politikası

Laik bir sisteme haiz Türkiye, Suriye'de nüfus çoğunluğu olmasına rağmen muktedir olamayan Müslüman güruhun liderliğine soyunmakla elbette hata etmiş değil. Çünkü, bu güruh yıllardır Baas diktatörlerinden çok çekti ve sabretti. Arap baharının getirdiği özgürlük kalkışmasına izleyici kalmak doğru değildi. Fakat burada özellikle Suriye bağlamında şu soruyu da sormak gerekir; 

Türkiye, Baas diktatörlüğünün zorbalığına karşı mı duruyor? Yoksa mezhepçi bir politika ile yalnızca Sünni güruhun iktidara yerleşmesi için mi uğraşıyor?

Mezhepsel yaklaşım, bin yıldır Ortadoğu'ya barıştan çok kıyım ve katliam getirdi. Bu kartın kullanılması sadece Türkiye'nin değil tüm Ortadoğu'nun zararınadır.

Yüzyıllardır tarihsel arka planımızın ayrılamayacağı Ortadoğu'da bugün kan gövdeyi götürürken Türkiye, elbetteki sessiz kalmamalı, %12'nin %74'e karşı haksız baskısını ve zulmünü ortadan kaldırmalı.

Ne yapılmalı? sorusunun cevap listesi elbette uzatılabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki; Suriye'deki gruplar her an suç işleme kapasitesini kullanabilir, kullanıyor. Mazlumluktan zalimliğe giderek yaklaşan gruplar, uluslararası desteklerden mahrum kaldıklarını yavaş yavaş anlıyorlar. Artık çok mu geç, yakında göreceğiz.

Suriye'de etnik bölücü: PYD

Suriye'de etnik ayrımcılık amacıyla öne çıkan PYD, Suriye'nin kuzeyinde bağımsız yahut özerk bir "halk cumhuriyeti" kurma amacına yönelik, Kürt olmayan yöre halkını ve Müslüman Kürtleri temizlemekle meşgul. Uluslararası Af örgütünün açıkladığı raporlara göre PYD, işgal ettiği bölgelerdeki Türkmenlere ve Müslüman Kürtlere yönelik "köy boşaltma" stratejisiyle eski SSCB lideri Stalin tarzı etnik temizlik yapıyor. 
PYD İhlalleri Savaş Suçu Derecesinde: Af Örgütü.
2014'te PYD tarafından boşaltılan bir köy.














İşgal ettiği bölgelerin demografisini yandaş Kürtler lehine değiştirmeye çalışan PYD, Suriye'deki gelecek tasavvurunu 3'e veya 2'ye bölünmek şeklinde çiziyor. 

Muhalifler...

Bataklığa dönmüş Suriye'de nüfus oranı bakımından ezici çoğunluğa haiz Sünni muhalifler, Suriye'de barış içinde yaşamanın yegane aktörü olarak görülebilir. Mazlumluktan zalimliğe giden sürecin önünü kesmek için bu örgütlerin birleşmesi ve sonrasında demokratik yönetimlerin var olması gerekir. Ve sadece Sünniler için değil tüm Suriye için özgürlük, ana amaç haline gelmelidir. 

Aynı ideolojiye sahip, fakat birbirleri ile ölümüne savaşan örgütlerin çıkar çatışmaları devam ederken birlik olması zor görünse de imkansız değil. 

Suriyeli Muhaliflere Tavsiyeler

"Birlikten kuvvet doğar" 

Bu sözün kim tarafından zikredildiğini bilmesek de "mümin her sözü dinler, doğrusuna inanır" ayeti ışığında, Suriyelilerin ve özellikle devrimcilerin hakikat için at gözlüklerinden kurtulması gerekiyor.

Suriye'de var olan silahlı gruplar birlik olamamanın en önemli örneklerinden. Kendi dünyevi emelleri için her türlü hukuku hiçe sayabilecek bu örgütler aynı ideolojiyi benimsemiş olmalarına rağmen birleşmiyorlar. Esad rejiminin yıllardır devam ettirdiği terör devleti politikasına karşı savaş yürüten muhalifler, kendilerine yapılan kalleş saldırılara karşı yine aynı şekilde cevap vererek sivil halk nezdinde meşruiyetlerini kaybediyorlar. 

Zafer için sivillerin desteği şart. 

Türlü uluslararası zorlamalarla Türkiye'nin desteğini yitirecek durumda kalan muhalifler, yöre halkının desteğini almadan bu iç savaştan zaferle ayrılamayacak gibi görünüyor. Halkı sadece militan olarak gören ve silahla baskı konusunda usta olan bu örgütler yöre halkının desteğinin kazanılmasının önünde bir set gibi duruyorlar. Yaklaşık 6 milyon insanın Suriye'den kaçış nedeni elbette ki sadece bu değil. Rusya'nın sivilleri hedef alan saldırıları, Esad'ın terör devleti sistematiğini test etmesi ve dahası... Fakat burada önemli olan nokta; Sınır ötesinden destek alamama durumundaki bu örgütlerin ne yapacağında gizli. Ya "ölüm ve öldürme" daha fazla kutsallaştırılarak IŞİD'ci bir anlayış benimsenecek ya da yöre halkını barışçıl bir şekilde memnun ederek zafere ulaşacaklar. Sivillerin tam anlamıyla desteğini kazanmak zor olsa da zaferin bu şekilde geleceğinden hiç şüphe etmiyorum. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar