Kürt Siyasi Hareketine bağlı olan tam yedi parti, yakın tarihte zaten kapatılmıştı. Terör bitti mi? Bu partilerin üyelerinin çoğu hapsedilmişti. Kürtçülük yok mu oldu? Hapis yatan bu partililer ve onların yakınları daha sonra yeni partilerin kurucuları olmadılar mı? Partileri kapatıldıkça bir sonraki seçimde daha çok oy aldılar. Şimdi ise bu partilerin devamı olan HDP'yi kapatıp, HDP'lileri hapsetmek halk desteğini ve terörü bitirmeye yetecek mi?
Her şey HDP'nin büyük risk alarak seçimlere bağımsız olarak değil, kurumsalolarak girme kararı almasıyla başlamıştı. Erdoğan da dahil herkes HDP'nin %10 barajını aşamayıp Erdoğan'a mecliste görülmemiş bir güç vereceğinden emindi. Fakat seçim akşamı sonuçlar açıklanmaya başlayınca tüm tahminler suya düştü. Kürt Siyasi Hareketi tarihte ilk defa %10 barajını aşmış ve doğal düşmanı MHP ile aynı milletvekili sayısına sahip olmuştu.
Bu durum bazı çevrelerce asla kabul edilemezdi. Memleketin her yerinde bombalar patlamaya, ülkeyi iç karışıklığa sürüklemek isteyenler terör saldırıları yapmaya başladı. HDP mitinglerinin bombalanması ve Kobani'nin IŞİD tarafından saldırıya uğraması Kürtler açısından durumu daha hassas kılıyordu. Partiler arası "istikşafi" görüşmeler de bilinçli olarak başarısızlığa itilince yeni seçim kararı alındı ve HDP yine %10 barajını geçerek, hatta ve hatta MHP'den daha fazla milletvekiline sahip olarak seçimde Ak Parti'den sonra ikinci zaferi kazanmayı bildi.
Bu tarihsel süreç içerisinde Erdoğan'ın garantörü olduğu çözüm sürecini "buzdolabına kaldırması" PKK'yı harekete geçirdi ve tarihte ender görülen ve kanla bastırılan "Hendek Olayları" patlak verdi. Bu olaylarda 793 şehit verdik, 314 sivil hayatını kaybetmişti. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ise Erdoğan, MHP ile anlaşarak neredeyse tüm HDP'li belediyeleri görevden aldı ve etkili HDP'lileri hapsetti. Bu hapsetme süreci dönem dönem şiddetlenerek devam etmektedir.
Bu tarihsel anlatıdan sonra kalemi silaha tercih eden birisi olarak sizlere terörü bitirmek için ne yapılması gerektiğini anlatacağım.
Bir ideolojinin, bir fikrin yasadışı olsa bile zor kullanılarak ortadan kaldırılması imkansızdır. Siz tüm kudretinizle bu fikri savunanların üzerine gidersiniz ve kısa bir süre için o fikri yok ettiğinizi zannedersiniz. Fakat bir kaç yıl sonra o fikir, iyice kurumsallaşarak küllerinden yeniden doğar.
LTTE'nin Sri Lanka hükümetinin bu baskıcı ve despotik tutumu devam ettikçe tekrar küllerinden doğmayacağını kim söyleyebilir?
Örneğin Selefi Cihatçılığa bakalım. Yoksul müslüman ülkelerdeki Arap milliyetçisi veya Şii kayırmacısı yönetimlerin baskı ortamı nedeniyle güçlendiler. Hatta İslam Devleti adında belki de bin yıldır görülmemiş bir vahşetle Asya'ya ve Afrika'ya egemen olmaya çalıştılar. Halbuki 11 Eylülden sonra ABD ve koalisyon, Cihatçılığın kökünü kazımamış mıydı? Binlerce kişiyi hapsedip, işkence edip öldürmemiş miydi?
Şimdi de yeryüzünden silindiği iddia edilen IŞİD'den sonra eskisini aratır örgütlerin kurulmayacağını kim söyleyebilir?
Ebu Gureyb gibi hapishanelerde akla hayale gelmez işkencelerle beyni tersten yıkanan militanlar, nasıl oldu da tekrar IŞİD'i kurabildilerse, bugünkü terörle mücadele yöntemleri gelecekteki örgütlerin temel taşları olacaklardır. Bu benim temennim değil, sosyolojik bir gerçektir.
İşte PKK ve onun türevi örgütlerin de motivasyonu buradan gelir. Diyarbakır cezaevinde sırf Kürt olduğunu ve Kürtlerin özgür olması gerektiğini savunanlar akla hayale gelmez işkencelere maruz kalmışlardı. Bugün o işkencelerle meşhur olan Diyarbakır cezaevi, "PKK'nın teorik okulu" olarak kabul edilmektedir.
Hendek olaylarında bozguna uğrasa bile PKK, Suriye'deki ve Irak'taki varlığıyla yeni ve daha güçlü bir şekilde geri dönerek ülkemizi tehdit edebilir.
Şiddeti amaçlarına ulaşmak için bir araç haline getirmiş olan örgütleri bitirmenin en etkili yolu siyasi mücadelenin önünü açmaktır. Siyasi olarak hak talebini tıkarsanız, suyun taşması gibi şiddeti, dışlandığını düşünen halk açısından daha anlamlı kılarsınız.
Bu nedenle sykes-picot'tan bu güne uzun bir geçmişe sahip Kürt Siyasi Hareketi dairesi içerisinde değerlendirilebilecek HDP'nin siyaset yapmasının engellenmesi, hatta bütünüyle kapatılması, PKK terör örgütünü güçlendirecektir. Siyasi hak arama imkanı insanları şiddetten uzak tutan en önemli demokratik haktır.
Hoşumuza gitmese de, duyduğumuzda tüylerimiz diken diken de olsa fikirlere yine fikirlerle karşılık vermeliyiz. Örneğin, birisi Kürdistan'ın kurulması istiyorsa veya Halifeliği savunuyorsa onu alaşağı edip ellerine ters kelepçe takmak yerine, işkence etmek yerine neden Kürdistan'ın kurulmaması gerektiğini, neden Halifeliğin doğru bir yönetim şekli olmadığını anlatabilirsiniz.
Bu fikirlere karşı akılcı cevaplarınız olmadığı için mi şiddete başvuruyorsunuz?
Fikirlerden değil, fikirsizlikten korkmalıyız.
Terör faaliyetleri ülkeleri içten içe yiyip bitiren çok büyük bir sorundur. Fakat bu sorun bir güvenlik sorunu olarak algılanmamalıdır. 40 yıldır bitmeyen bir güvenlik sorunu olur mu? Çağın en büyük silahlarıyla öldürülmelerine rağmen hala güçlenebiliyorlarsa, bu sorun bir güvenlik sorunu değil, siyasi ve ekonomik bir sorundur.
Varılan Kanı:
İşsizlikte ve gelir adaletsizliğinde yaşanan patlamadan tutun Kürtlerin ve Alevilerin asimile edilmeye çalışılmasına kadar tüm anti-demokratik ve anti-emekçi politikalar bugünkü terör örgütlerine katılan militanların temel motivasyonudur. Bu ayrımcılık ortadan kalkar ve zenginlik üç-beş azınlık yerine tüm halk tabanına yayılırsa terörün biteceğine inanıyorum.
Bakın! somut deliller ortadaysa kişiye zaten cezası verilir. Fakat siyasi geçmişi olan, kapatıldıkça güçlenen bir tüzel kişiliği yok etmekle sorunu daha da büyütürsünüz.
Bugün bir cüzzamlı muamelesi gören HDP'nin, PKK'nın sözcülüğünü bırakıp kurumsal iradesiyle yeni bir "Türkiyelilik" perspektifinde siyasi rüzgar yakalayabilmesi için kapatılmasını doğru bulmuyorum. Eğer HDP kapatılır ve siyaset yapması engellenirse HDP, PKK ile arasına mesafe koymak bir kenara, terör örgütüyle daha da hemhal olacaktır. Bunu engellemek HDP'nin siyaset yapabilmesinde yatmaktadır.
Dünya'daki uzun soluklu terör örgütlerinin nasıl tamamen ortadan kalktıklarına bakın. Bir kaçı hariç neredeyse tüm bu ayrılıkçı örgütler, özellikle sola oturanları, köklü ve sağlam demokratik politikalarla ve adil ekonomik düzenin tesisiyle silah bırakarak haklarını siyasi olarak aramaya başlamışlardır.
Bizim de bu terör belasından köklü bir şekilde kurtulmamız için aynı şeyler geçerlidir. Yani başlığımda kullandığım sorunun cevabı:
Hayır.
0 Yorumlar
Yorumları buradan yazabilirsiniz.