Robotlar araba üretebilir ama satın alamazlar!

Mutlak otomasyona geçiş dönemindeyiz. Kelli felli bütün ekonomistler yapay zekalı mutlak otomasyonun insanlık tarihinde görülmemiş bir oranda işsizlik yaratağına inanıyor. İşsizliği fakirlikle bağlaştıran bu ekonomistler endüstri 4.0 devrimini bir avuç ayrıcalıklı lehine dönüştürmeye çalışıyorlar.



Tipik bir örnek vereyim. Traktör çıktı ve 100 işçinin 1 haftada yaptığı işi 5 kişi traktörle  1 günde yapmaya başladı. Peki diğer 95 kişiye ne oldu? Tabiki işsiz kaldılar ve başka yerlerde iş aramaya, mümkünse büyükşehre göçmeye başladılar. Suç oranlarının arttığı şehirler tıklım tıkış dolarken herkesin hayalini süslediği köyler bomboş kaldı.

Bu örnek geçtiğimiz 50-100 yılın bir özeti aslında. Teknolojik icatlar daha fazla işi daha az kişiyle yapma konusunda kapitalistler lehine geliştikçe bütün insanlar işsizleşme tehlikesi altında yaşadılar. Çünkü gelir elde etmek için başkası adına çalışmak zorunlu kılındı.

Günümüzde mutlak otomasyona geçiş denemeleri devam ediyor ama bu denemelerin az da olsa yapıldığı ülkelerde işsizlik -çok gariptir artmıyor. Çünkü bu ülkeler otomasyon fabrikaları maliyetlerini onbinlerce işçi çalıştırmaktan fazla buluyorlar. Bu maliyetler gözlere batıyor. Yani makine insandan pahalı olduğu için şimdilik endüstri 4.0'ı geciktiriyorlar. Tabii otomotiv endüstrisi hariç.

Mesela bir otomotiv fabrikası işçisi en yüksek maaş alan işçiler arasındadır. Hatta ülkemizde grev yapması engellenmeyen yegane sektör bile olabilir. Otomotiv sektörünün sahipleri de bu yüksek "maliyetli" emek piyasasına karşın otomasyon teknolojisini geliştirmiş ve daha az insan istihdam etmeye başlamıştır. Otomasyon teknolojisi geliştikçe ucuzlamış ve işçi maliyetleri göze batmaya başlamıştır.

Herkese iş bulmak değil, zenginliği tabana yaymak!

Fakir olduğu için çalışmak zorunda kalan insan iş arıyor ve bulamıyorsa, işsizlik fakirliktir. 

Geliri yeterli olduğu için başkası adına çalışmak zorunda hissetmiyorsa, işsizlik fakirlik değildir. Bilakis özgürlüktür.

İnsanın özgürlüğü, istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.

-Jean Jacques Rousseau

Mutlak otomasyon tüm sarf, gıda, tekstil, teknoloji malzemelerinin hiçbir insanın eliyle yapılmadığı bir üretim sistemi olduğu için sadece otomasyon donanımını ve yazılımını güncelleyecek bir ekip vardır. Başka herhangi bir insan gücüne ihtiyaç yoktur.

Peki bu otomasyon ekibi haricinde kalan diğerlerine ne olacak? Yani traktör örneğindeki o 95 kişiye...Çalışma yaşında ve gelirsiz milyonlarca insana ne olacak? 

İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. Ya otomasyonu kendi lehimize çevireceğiz ya da zenginlerin egosunu tatmin edeceğiz.

Kanımca önümüzdeki dönem otomasyon aygıtlarının mülkünün halkın mı yoksa bir avuç zenginin mi olacağını savunanların çatışması belirleyecek. Ne derseniz deyin, etnik, dini, ideolojik... Büyük savaşlara gireceğimiz kesin. 

Mülk Allah'ındır, peki ya robotlar? 

Mülk durduğu yerde değer üreten şey demektir. Toprağa bir tohum atarsınız ve 1'e 20, 1'e 40 verir. Günümüzde öylece rantı bekleseniz bile o toprak parçası bir senede değerini ikiye katlayabilir. Peki otomasyon makinaları ve robotlar farklı mı? Mülk Allah'ınsa robotlar da, makinalar da mülktür ve Allah'ındır. Bunlar üzerinde öncelikle toplum refahı gözetilmelidir.

Musa'nın "şu akıp duran Nil nehri ve havzası benimdir" diyen Firavun'a " mülk Allah'ındır" diye karşı gelmesi gibi biz de otomasyon teknolojilerinin açık kaynaklı olması için mücadele etmeliyiz. Hiçbir patent insanlığın ve tüm doğanın ortak refahından önemli değildir. 

Covid-19 pandemisi döneminde tüm insanlığın yaşadığı büyük sıkıntılardan ibret almalıyız. Bulunacak aşının kamuya açık kaynaklı olması ve tüm dünyanın bu bilimsel bilgilerden faydalanması gerekir değil mi? Burada bilgi tekeli cinayetse, endüstri 4.0'da da aynısı olursa cinayettir, köleciliktir.

Eğer bir teknoloji insanlığın ortak refahını artırmak yerine bir avuç mülk sahibinin servetini artırıyorsa ona atom bombası veya bir kimyasal silah muamelesi yapılmalıdır. Bunlar ortak refahı sağlayana kadar yasaklanmalıdır. Fakat bence bu insanlık dışı silahları değil ama Endüstri 4.0'ı zenginliği tabana yayarak insanlığın refahını artırmak için kullanmak mümkün.

İnsan haklarını koruyacak olan dayanışma ve tüketim gücüdür!

Mutlak otomasyon mülkiyetine sahip zenginler ürettiklerini satacak kimse bulamazlarsa iflas ederler. Üretilen şey satılamayıp elde kaldığında fiyatları düşürmek yeterli olacak mı? Hiçbir gelire sahip olmayan insanlar bir yardım olmadan bunları satın alabilirler mi?

Soranlara hep şöyle cevap veririm: Günümüzün şirketleri Afrikayı, Asyayı hatta bizi bile Müslüman diye, çekik gözlü diye diye, zenci diye, kısacası "farklı" diye bombalayabilirler. Peki neden bunu yapmıyorlar? Çünkü Afrikalılar, Asyalılar ve biz potansiyel müşteriyiz, tüketiciyiz. Iphone alacak kadar borç almamızı veya Starbucks'ta latte yudumlayacak kadar bir gelirimizin olmasını isterler. Yani tüketebilecek kadar yaşamamıza izin vermek isterler. 

Emek piyasası ucuzladıkça istihdam artıyor belki ama gelir azalıyor. Emek arzının çok, talebinin az olduğu bir ortamda elbette otomasyon işsizliği getirecektir. Dünya'da fabrika kurmak isteyen, yatırım yapmak isteyen bir zengin öncelikle o ülkede işçi maaşlarına bakar. Düşük maaşla çalışan yabancı işçilere ürettirdiklerini alım gücü yüksek olan vatandaşına satar. Peki otomasyon yaygınlaşınca kendi vatandaşlarının da onlar gibi geliri azalırsa ne olacak?

İşte burada "düşük" faizli krediler, medya ve reklamlar devreye giriyor. Örneğin bizim ülkemizde her kriz döneminde vatandaş krediye boğulur ve reklamlarla tüketim için teşvik edilir. Halkımızda bu teşvike "raina" diyerek boyun eğer ve krizin olmadığı dönemden çok bu kriz dönemlerinde alışveriş yapar. Fakat taşıma suyla değirmen dönmez.

Varılan Kanı:

Tüketim gücünü ve dayanışmayı bilinçli ve örgütlü bir biçimde bir silah olarak kullanan toplumlar gelecek yüzyılın karar vericileri olacaklar. Satılmış medya ve açgözlü reklamverenin dört döndüğü bu ortamda doğruya ulaşmak ve geleceğimizi düşünmek bile başlı başına bir devrimdir.

Yapay zekanın üretim elemanlarının çoğunu teşkil ettiği gelecek dünyada makina, yapay zeka ve otomasyon teknolojilerinin mülkiyetinin tek bir şahsa bırakılamaycak kadar değerli olduğunu haykırmalıyız. Geç kalmadan Endüstri 4.0 denilen sistemi "tüm halk hissedarlığı"  kapsamında lehimize çevirmeliyiz. Vatandaşlık maaşından tutun, tüm kamusal otomasyon teknolojilerine hissedar olmaya kadar zenginliği tabana yaymazsak Endüstri 4.0 tüm insanlık için 5 bin yıl önceki Firavun dönemini aratır bir hal alacak.

Herşeyin makinalar, yapay zekalar ve robotlar tarafından üretildiği bir çağda neden başkası adına çalışmak zorunda olalım? Evet, insanlar şimdi var olan mesleklerini kaybedecekler. Matbaaya karşı hattatlar kaybedecek. Var olan işlerin %90'ı belki de robotlar tarafından yapılmaya başlanacak. 

Bu süreçte işsiz kalanlar zenginlerin önünde secdeye varıp iş mi yoksa kredi mi yoksa sadaka mı dilenecekler?

Hayır! 

"Her insana Allah'ın rızkından ihtiyacı oranında pay vardır" diyeceğiz. İster bir işi olsun, ister işsiz olsun bu böyledir. Her vatandaş tüm ortak mülklerin hissedarı olabilir. Risklere göğüs gerer, kârı eşitçe paylaşabilir. İhtiyacını karşılamak, onuruyla yaşamak bir insan hakkıdır. 

İş alanları bir bir yok olacak. Bu dönem de tüm insanlık için çok sancılı geçecek, bu doğrudur.Fakat insanlık yeni iş alanlarıyla ve zekice düzenlenmiş dayanışmacı gelir kapılarıyla hayatına emin adımlarla devam edebilir çünkü:

Robotlar araba üretebilir ama satın alamazlar.

Yorum Gönder

0 Yorumlar