"PKK=DAEŞ=FETÖ=DHKP-C" SAFSATASI

Yapılabilecek en büyük hata farklı olanları aynılaştırıp sorunları daha çözülemez hale getirmektir. "Bütün erkekler veya kadınlar aynıdır" diyen aldatılmış biri gibi hayıflanmak yerine özel durumlara odaklanmak sorun çözmek için en yararlı olanıdır. Düşmanı yenmek isteyip bütün düşmanların aynı olduğuna inanmak kadar çelişkili bir zihin dünyası bilmiyorum.

 

Türkiye'de özellikle çözüm sürecinin "buzdolabına" kaldırılmasıyla başlayan bir söylem bu. Ne kadar aktif terör örgütü varsa, yani kısacası ne kadar düşman varsa hepsinin birbirlerinden haberdar olduğu ve aynı amacı güttüğü, hatta ve hatta aynı yerden yönetildiğine dair bir komplo teorisi. Öyle bir teori ki ülkemizin asli sorunu olan terör sorununun çözülmesi önündeki en büyük engel.

Bana göre her örgütün kendine has özellikleri ve tarzları olduğu gibi birbirine benzeyen özellikleri ve tarzları da var. Zaman ve ortam müsait olduğunda bazen örgütler birbirine benzer, bazen de tamamen farklılaşabilirler. Yani statükoya uyum meselesi...

Ancak hiçbir zaman tıpa tıp aynı olmazlar, olamazlar. Aynı şeye inanan, aynı dünya görüşüne körü körüne teslim olmuş iki insan bile birbirinin aynısı değildir. Onlar arasında bile küçük de olsa nüans farkları vardır. Örgütler de böyledir.

Tüm örgütlerde özgünlük ve biricikcik ilk aranan özelliktir. İdeolojiler, amaçlar ve hayaller diğerlerine olması gerektiğinden çok benzerse örgütün varlık amacı destekçilerin zihninde sönümlenmeye veya destek diğer özgün ve eşsiz örgütlere kaymaya başlar.

Örgüte katılma meyli gösteren insanların çoğu adanmışlık duygusunun doruğundadırlar. Hayat amaçlarını buralarda ararlar. Bu durum da onları çok seçici yapmaktadır. Hayatınızı adayacağınız örgütün gerçekten de hayatınıza değip değmediğini kılı kırk yararak incelersiniz. Elbette körü körüne bir imanla örgütlere yapışan kitleler de vardır. Fakat iş silahı, bombayı kullanan örgütlere gelince, ölümle burun buruna olanlara gelince biraz farklılaşıyor.

"HDP=PKK=DAEŞ=FETÖ=DHKP-C" Mİ?

Örneğin bir batı ülkesinde Müslüman olduğu için dışlanan, alay edilen birisi IŞİD'e katılıyor. Suriye'de PYD'ye "ateist, dinsiz" diyerek saldırıyor, esir olarak alınan PYD'lilerin kafasını kesme görevi de buna veriliyor, bu da seve seve kabul ediyor. Bu çatışmalar sonucunda öldükten sonra cennette 72 adet huriye sahip bir şehit olacağına inanıyor.

Bir de yine bir batı ülkesinde yaşamış bir din karşıtı veya IŞİD'in zulmünden rahatsız olan herhangi birisi, bir hristiyan veya gerçekten de ateist var. Evrimi güçlü ile güçsüz olarak algılıyor olabilir ve bağnazlara karşı savaşmak istiyor. Suriye'ye geliyor ve IŞİD ile olan savaşta "ne kadar IŞİD'li öldürürsem kardır" diyor. Hristiyansa cennetle, Ateistse yok oluşla müşerref kılınacağına inanarak ölüyor.

Şimdi bu iki örnekteki iki kişinin de aynı olduğunu söyleyebilir misiniz? İkisinin motivasyonları taban tabana zıt ve bu motivasyonlara paralel olarak örgütlere üye olmuşlar. Aynı örgüte üye olanlar arasında bile gözle görülür farklar varken farklı örgütleri aynıymış gibi göstermek sorunu çözülemez hale getirir.

Şimdi sorarım sizlere: Bu iki örgüte de tıpa tıp aynı çözüm yolu, aynı tedavi yöntemi uygulasak işe yarar mı?

Cevabı ben vereyim: Hayır! Sadece kendinizi kandırmış olursunuz. 

Bana göre bu tip örgütler medeniyet için gerçekten de büyük sorundur. Fakat bu örgütler var diye yerinde saymanın veya bu örgütlerin egemen olduğu bölgelere zulmetmenin hiçbir anlamı yok. Bu tip örgütlerin silahla, bombayla yok edilemediğinin yakın dünya tarihinde onlarca örneği var.  Bu yapılanlar sadece o örgütleri güçlendirir, ki terörü örgütler bu amaçla kullanırlar. Yani yapılan terör eyleminin geri dönüşünün kat be kat daha şiddetli olacağına ve bu şiddetten doğan motivasyonla güçlerine güç katacaklarına inanırlar.

Tüm bu durumu düşmanı yenmek ve zafer kazanmak olarak algılayanlara da şöyle bir örneğim var:

Bir boksörsünüz ve önünüzde 4 farklı rakip olacak. Her hafta biriyle mücadele edip bir üst tura çıkmak istiyorsunuz. Antrenörünüz size "merak etme, hepsine aynı taktiği uygulayacağız" dese, ne düşünürsünüz? Siz de bilirsiniz ki her rakibin kendine has tarzı, zayıf ve güçlü yönleri var. Bu itibarla zafer için ya antrenörü dinlemeyip her rakip için ayrı taktik geliştireceksiniz ya da antrenöre koşulsuz itaat edeceksiniz. Seçim sizin.

Varılan kanı:

Türkiye terör örgütlerini hastalık kapar gibi kapma konusunda zirveleri zorluyor. "Neden bunlar hep Türkiye'nin başına geliyor?" sorusu sorulduğunda ise hemen gözler yurt dışına kayıyor. Suçu hep başkasında arıyoruz. Sanırsın Kerbela'yı da batı yaptı.

Hayır! suçlu da sorumlu da yetkili de sizsiniz ve sizi göreve getirip indirmeyen bizleriz. Terör örgütlerine bu motivasyonu kazandıran, üyelerinin örgütlere daha fazla bağlanmasını sağlayanlar sizlersiniz. Onları asla ama asla dinlemiyor, isteklerini anlamıyorsunuz. Bir insanın intihar bombacısı yeleğini giyip askere, polise veya sivillere saldırmasını duymak ve görmek bile istemiyorsunuz, ama ne yazık ki bunlar yaşanıyor.

Her örgütü bir çuvala koyuyorsunuz ve hepsine aynı muameleyi yapıyorsunuz. İşte yanlış olan da bu. Bunları yaparak sorun çözmek bir kenara, daha fazla sorun yarattığınızın bile farkında değilsiniz. 

İlle de tek bir çözüm yolu ile terör örgütleri sorununu çözmek istiyorsanız,

Terör örgütleri sorunu sosyal sorunların temelli çözümüyle çözülebilir. Silahı anlamsız kılıp demokratik olarak hak aramaya olanak verirseniz, tek bir kurşun bile atmazlar. Zamanla her bir kurşunun maliyeti gözlerde büyümeye başlar. Zihinler intihar bombası kabusları ile değil, aile olunup çoluk çocuk sahibi olma ve bahçede domates toplama hayalleriyle dolar.

Her insanın, kim olursa olsun, kendi kendine yeter ve özgürce bir yaşam sürme hakkı vardır. Bu hakkın yenilmesi, terör örgütlerine üye ve para olarak geri döner. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar