UMUDUN ALINIP SATILMASINA İZİN VERMEYİN!

İnsanlığın  en iğrenç çağlarını yaşıyoruz. Umutlar peynir ekmek gibi alınıyor, satılıyor. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için köleleşiyor, köleleştikçe özgürlüğün tadını unutuyor. Şanslı olasılık kavramına kader gözüyle bakan bu kalabalıklar, umudun alınıp satılmasına ses çıkarmıyor. Umutlarıyla yaşayan insanın tüm hayallerini alt üst eden bu iğrenç dünyanın değişebileceğine olan inançlar bu kaderci anlayışla, böylelikle azalıyor. 

Yılbaşı çekilişi için milyonlarca bilet satıldı. Milyonlarca umut... Kendini "şanslı" hisseden, bu dünyada yalnızca piyango ile zengin olabileceğine inananlar "nimet ablaları" doldurdu. Piyangonun kendisine vurabileceği hayali bile o gün rahat uyumasına yetiyordu. Yarın ola, hayrola diyordu. Çocuklarına teker teker ev alabilecek, tüm sülaleyi hediyelere  boğabilecekti. Eğitimini karşılayabilecek, hiç gitmediği yerlere gidecek, ender bulunan yemekleri yiyecek, endemik kültürleri nihayet ziyaret edebilecekti. 

Piyango parasıyla ne yapacaksınız?

Bu soru şans oyunlarının temelini oluşturur. "ev, araba, yat alacağım" cevaplarına sıklıkla karşılaşılırken, "yoksullara, düşkünlere yardım edeceğim" cevapları da azımsanmayacak seviyededir.

Durum öyle bir hale gelmiştir ki, iyi bir insan olmamız için piyangonun bize çıkması gerekir. Piyango biletinden çıkacak milyonlar yardımlar için kullanılacaktır. Bir bölümü ile evler, arabalar alınacak, geri kalanlarla düşkünlere yardım edilecektir. 

İnsanların hayallerinin sömürüldüğü apaçık bir gerçeğe dönüşüyor. Umutlar alınıp satılıyor. Hakkını arayanlar değil, şansa inanan kalabalıklar dolduruyor artık meydanları. Susuzluktan ölmüş çocukların bir çeşme gördüklerinde önce çeşmeye ulaşanın kana kana içme hakkına sahip olması gibidir bu. 

Banka reklamlarında da gördüğümüz güzel duyguların ve umutların sömürülmesini kanıksamışız artık. Duygularımız reklamcılık faaliyetine dönüşüyor, umutlarımız ticaretin bir alanı haline geliyor

Allah'ın suyu bile satılıyor artık. Bazı ülkelerde dağ havası kutulara doldurulmuş bile. İnsanların zekası, kabiliyetleri patronların sermayesi oluyor. "Bedenime sahip olabilirsin, ama ruhuma asla" diyen  bir fahişe bile bu kadar kul, köle değildir kanımca. 

Böyle bir ortamda umut satılmayacak da ne satılacak?

Umudun çerez gibi, peynir ekmek gibi alınıp satıldığı bu çağda, piyango bayilerinin önünde kuyruklar oluşmasına şaşmamak gerek. Asgari ücrette artış olunca, bu lütfu için yöneticilere şükreden, aylarca işsiz kalmasına rağmen sokağa çıkmayan, oyları çalınınca YSK'nın önünde nöbet tutmayan, hakkını aramak için kılını kıpırdatmayan, itirazın ne demek olduğunu bilemeyen yığınlardan ancak bu beklenirdi zaten. 

İfadesinden, düşüncesinden, inancından, tercihlerinden ve iradesinden dolayı cezalandırılanların ne zaman yanında yer alındı? Ne zaman toplusal sorunlar için meydanlarda toplanıldı? 

Eski zamandaki şeker, tüpgaz ve ekmek kuyrukları misal verilerek şimdinin insanlarına piyango kuyruklarından başka bir gelecek bırakılmamıştır. 

Piyango bayilerine gidip "bu haramdır" demek gereksiz ve yetersizdir. Çünkü piyango yalnızca bir semboldür. Birkaç milyon TL'lik  küçücük bir şans oyunudur. 

Aslolan:

Dünyayı koskocaman bir şans oyunu haline getirmeye çalışan, ülkelerin kaynaklarını sömürenlere, servetinden vergi vermeyenlere karşı çıkmaktır. Bizlere şansı dayatan, "takla at da görelim" diyenlere karşı çıkmaktır. Böyle olması gerekir ki, insanlar şansa kader gözüyle bakmasınlar. Hak için, itiraz için sokaklara dolmalı ve talep etmeliyiz. Sadece kendimiz için değil, bitkilere, hayvanlara, insanlara karşı yapılanlara, yani  tüm yanlışlar için itiraz etmeliyiz.

Yeni yılda umutlarınızın alınıp satılmasına izin vermeyin...


Daha iyiye doğru bir değişim olanağı yokmuş gibi davranırsanız, daha iyi bir değişim olmayacağını garanti altına almış olursunuz.
Chomsky-Halkın Sırtından Kazanç