Son zamanlarda tekrar gündeme getirilen "Kıdem
Tazminatı Fonu"nun kurulması toplumsal tepkiler sayesinde rafa
kaldırılmıştı. Devlet bütçesindeki büyük açığı fonlarla kapatmayı öngören
Cumhurbaşkanlığı, işçinin hakkını bir fonda toplamayı düşünüyor.
Kıdem tazminatı işçi hareketlerinin bir kazanımıdır.
Patronlar onyıllardan beri ülkemizde "kıdem tazminatı"nın ortadan
kaldırılması gerektiğini savunuyor ve kıdem tazminatının "ekonomik
gelişmeye engel" teşkil ettiğini savunuyorlardı. İşçi çıkarmayı zorlaştıran
ve maddi anlamda patronun "cebini boşaltan" kıdem tazminatının
kalkması yönünde yıllardır lobi faaliyetleri düzenleniyordu. 2013 yılında da
böyle bir "kıdem tazminatı fonu" konusu gündeme gelmesine rağmen pek
etkili olamamıştı.
İşçinin, emekçinin son kalesi kıdem tazminatı kazanımı her
gün çeşitli tehditlerle karşılaşıyordu. Bu tehditlerin belirtileri ortaya
çıkınca tüm işçi konfederasyonları kıdem tazminatına dokunulması halinde genel
grev yapacaklarını beyan ediyorlardı. Böylelikle hem sermaye hem de onun
hükumeti sessizliğini muhafaza ediyordu.
Ta ki bu günlere kadar...
"Cumhurbaşkanlığı Yıllık Ekonomik Planı"nda kıdem
tazminatı fonunun kurulacağını ve devlet bütçesinin hatta SGK'nın açık
vermesinin önüne geçileceğini öğrenmiş durumdayız.
Kıdem tazminatı fonunun kurulma gerekçesi
Söz konusu planda işverenlerin işçinin anasının ak sütü gibi
helal olan kıdem tazminatına el uzatmasından dolayı "mağdurların
mağduriyetinin giderilmesi" adı altında kıdem tazminatı fonunun
kurulacağından söz ediliyor. Bu anlamda işverenler her ay işçiye vermesi
gerekli tazminatı bu fona koymak zorunda. Devlet de işçiye "hak
ettiği" taktirde bu fondan ödemesini yapacak.
MEALEN: İşverenin sermayesinden her ay çalıştırdığı işçiye
göre bu fona ödeme yapması düşünüyor. Böylelikle kıdem tazminatı hakkını
kazanmış olanlar istedikleri takdirde dava ile uğraşmadan paralarını
alabilecekler.
Bu şekilde anlatıldığında her şeyin güllük gülistanlık
olduğu zannediliyor. İşçinin kıdem tazminatını alamamasının önüne geçmek içinse
şayet, bu fon yerine cezalandırmaları artırmak daha akıllıca olurdu. Neden tüm
parayı tek bir fonda topluyorsunuz? Diğer fonlara neler olduğunu unuttunuz mu?
İşsizlik fonunun sadece %14'lük bir bölümünün işsizler
tarafından kullanıldığı bir ortamda kıdem tazminatı fonunun kimler için kullanılacağını
düşünüyorsunuz?
Zenginler ve patronlar işçinin hak etmesi halinde direkt
işçiye ödedikleri kıdem tazminatını her ay düzenli olarak ödemek durumunda
olduklarından dolayı bu fon görüşmelerine karşı çıkıyorlar veya karşı çıkıyor
gibi görünüyorlar. Çünkü onlarda biz de çok iyi biliyoruz ki, yakın zamanda
işçiler avutuldukça zararları devlet tarafından kapatılacak. Hatta bu fonun
gider kalemine bu patronların isimleri yazılmaya başlanacak. Devlet bütçesine
de devasa bir kaynak aktarılmış olacak.
Kıdem tazminatını bu fona ödemeyen işverene ne tür bir ceza
verileceğini de bilmiyoruz. Vergisini ödemeyenlere getirilen af gibi buna da af
getirilme ihtimali oldukça yüksek. "Ödemem, zaten af geliyor"
düşüncesinin hüküm sürdüğü bir ülkede işverenlerin ödeme yapması düşünülebilir
mi?
Diğer taraftan ülkenin sırtına bindiği küçük işletmelerin
sermayesinde azalma olacağı su götürmez bir gerçektir. Hatta cezalandırma
noktasında da hep hedef tahtasında onlar olabilir. Büyükler de bu toplanan
fondan nasibi aldıkça daha da şımaracak ve siyasi iradeyi iyice etkisi altına
alacaklardır.
Bu gün işçinin temel hakkı ve son kalesi olan kıdem
tazminatına el uzatılabiliyorsa, modern köleliğin reel pratiği yakındır
demektir.
Kıdem tazminatı fonunun kurulması yıllardan beri büyük
tartışma konusu iken Hak-İş konfederasyonu bu fonun kurulmasını olumlayan
açıklamalar yapıyor. Bu yüzden işçi surunda gedik açılmış durumda. Genel grev
kartını elinden tutan sendikalara çağrımdır:
Hak aramak para için değil, gelecek nesiller içindir. Siz
hakkınızı aramazsanız çocuklarınızın da hakkı yenecektir.
Devlet kurumunun ne için var olduğu konusu oldukça uzun ve
derinlemesine yapılacak bir tartışmanın alanıdır. Ancak burada şunu kısaca
söylemek gerekir:
Devlet varlığını ezilenin yanında olmakla hissettirir. Güçlü
zaten güçlü olduğu için devlete ihtiyaç duymaz ve ele geçirmeye çalışır.
Güçsüzün başka neyi vardır?
Emek sınıfının örgütlenmediği ülkemizde sermayenin sömürüsüne karşı koymak için birlikte olmalı ve devleti yönlendirmeliyiz, gerek sandıkla gerek eylemlerle...
Emek sınıfının örgütlenmediği ülkemizde sermayenin sömürüsüne karşı koymak için birlikte olmalı ve devleti yönlendirmeliyiz, gerek sandıkla gerek eylemlerle...
0 Yorumlar
Yorumları buradan yazabilirsiniz.