İKİNCİ DİP DALGA İBRAHİM KALIN

Kapkara bir zihin bulutuyla kaplı hükümette belkide kafası çalışan tek adam İbrahim Kalın'dır. Cumhurbaşkanı Sözcülüğü yapan Kalın entellektüel derinliğini yansıtmakta hiçbir zorluk çekmiyor. Belki de bunu yukarılara sezdirmeden yapabiliyor. 




Daha önceleri Dışişleri bakanlığı yapan  Ahmet Davutoğlu hakkında bu tarz yorumlar yapılırdı. Avrupai gelişim modelini benimseyen Ak Partililer Davutoğlu çevresinde "Dip Dalga Davutoğlu" şeklinde bir edebiyat geliştiriyorlardı. Bu çalışma en nihayetinde "nispeten barışçıl" bir politika izleyen Davutoğlu'nu Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı yaptı. Fakat milliyetçi bürokrasi olaya müdahale etmiş, pelikancılar da bu "avrupacı" ları ifşa etmişlerdi. 

Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasından bu yana kendinden başkasının sesinin duyulmasına, televizyonlarda ondan başkasının konuşmasına izin vermemeye başladı. Bağıran, çağıran Erdoğan'ın alternatifi bilgili ve entellektüel tavır ve davranışlardı. Bu tavrı gösteren herkesin yok edilmesi gerekiyordu. Eskiden özgül ağırlık olarak nitelenen tüm öznelerin artık esamesinin okunmaması bu yüzdendir.

Bu anlamda Davutoğlu'nun çok yüksek bir bilgi birikim seviyesine sahip olduğunu söylemiyorum. Stratejik Derinlik adlı kitabını ele alalım. Elbette günümüzün dışsal sorunlarına cevap veremiyordu. Fakat en nihayetinde bu bir kitaptı ve başbakanımızın Profesör unvanlı bir yazar olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Beğenelim, beğenmeyelim bu kitap ve Davutoğlu, "savaşsız çözüm" üzerine bina edilmiş çocuksu bir stratejiden bahsediyordu. Hatta "Şah-Fırat Operasyonu" ve "Musul Konsolosluk Esirlerinin Kurtarılması" da bunu çok iyi anlatan iki pratiktir. Bu operasyonlar özgün olduğu kadar basit stratejiler ile "savaşsızlık" arzusunun bir ürünüydü.

Ancak Erdoğan savaşların hüküm sürdüğü son yıllarda her yere yetişemeyeceğini bildiği için el mahkum kamuouyunu rahatlatacak bir "rahatlatıcı"ya ihtiyaç duydu.

Cumhurbaşkanı Sözcülüğü makamına oturtulan İbrahim Kalın'ı Davutoğlu'nun bir tık üstünde görüyorum. Yazdığı kitaplar incelendiğinde bu kişinin İslam Kelam düşüncelerine oldukça hakim olduğu ve batı felsefesi üzerine düşünceleri kaleme aldığı görülmektedir. Hatta erdem ve medeniyet üzerine yazdığı kitaplar incelenirse, şaşırmamak elde değildir. Gönül ister ki, bu adam devlet kurumsallığını terk etsin ve özgür bir biçimde düşüncelerini şekillendirsin. Ancak böyle bir durumda kendi cenahı tarafından şeytanlaştırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.

Her profesyonel gibi içinde bulunduğu kurumun yanlışlarının kendisini bağlamayacağına inanan Kalın, yapılan kurumsal yanlışları yine kurumsal bir dille yalanlamakla görevli aslında. Mesela Dışişlerinde Çavuşoğlu diye birisi oturmaktadır ki evlere şenlik kendisi. Zerre miskal zeka kırıntısı göremiyorun kendisinde. Bunu kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplara göre söylüyorum. Ancak Kalın üzerinde oturduğu bilginin hakkını vererek, yalanlama ve açıklama konusunda oldukça zeki tavır ve davranışlar sergiliyor. Ahlaken bu davranışlarını yanlış bulsam da Kalın'ı diğer bakanlarla, hatta ve hatta Erdoğan ile karşılaştırdığımda aklıselim bir tavır görüyorum. Erdoğan'ın çığırtkan tavrının ve üslubunun yanında İbrahim Kalın'ın konuşmaları şiir gibi geliyor belki de.


Başkanlığın hüküm sürdüğü ülkelerde Başkanın sözcülüğü dış politika açısından önemlidir. Sözcü ve Dışişleri bakanı Başkandan sonra en çok önemsenen iki yetkilidir. 

ABD'de Charlie Rose'un programına çıkmak cesaret ister. Eğer bunu ortak bir dilde, İngilizce de yapacaksanız Rose adamı her yerinden terletmeyi iyi bilir. İşte burada Kalın'ın o programının bir bölümü. 


Yakın zamanda Erdoğan'ın "tanrısal" takdirini kazandığı için kendisi başdanışman yapılmıştır. Bu anlamda "ne kadar da doğru söylediniz efendim" den ileri bir eleştirel danışmanlık pratiğini kendisinden bekliyoruz. Yoksa diğer yandaşların "köprüyü geçene kadar ayıya dayı de" düşüncesinden ileri gidilmemiş olur. 

İbrahim Kalın'ın sanatsal yönünün de kuvvetli olduğunu ve bir kaç türküyü seslendirdiğini de söylemek gerekir. Halk türkülerinin derinliğinde isyan ve başkaldırı vardır. Ancak övdüğümüz İbrahim Kalın yalnızca bunları söylemekte yetiniyor. Buyrun bunlardan birisi:


Liberal ana akım medyanın İbrahim Kalın'ı ekranlara çıkarmasının da bu düşüncemde önemli bir rolü var elbette. Bu programları analiz ettiğimde yukarıdaki sonuca varıyorum. Bu sonucu abartılı görebilirsiniz. Ancak gerçekten de Erdoğan'ın çevresinde biriken (veya yuvalanan demek gerekir) gerçekten umutsuz vaka durumundadır. Bu anlamda diğerlerinin yanında "bulunmaz hint kumaşı" gibi görünmektedir gözüme. 

Bu Teke Tek programında da İbrahim Kalın'ın söylediklerini desteklemesem de tavır, hitabet ve hazırcevaplık yönünden başarılı buluyorum.




Sonuç olarak, Davutoğlu'dan 1, Abdullah Gül'den 5 gömlek yukarıda gördüğüm İbrahim Kalın'ın geleceğini parlak görüyorum. Ağzı laf yapan, iddiaları zekice "yalanlayan" hazırcevap birine kim ihtiyaç duymaz ki? Yakın zaman içerisinde "batı" ile iyi geçinme stratejisi benimsendiği vakit Kalın'ın Dışişleri bakanlığı koltuğuna oturacağına veya daha da önemli olan Cumhurbaşkanlığı yardımcılığını "kazanacağına" inanıyorum. Ondan sonrası, yıkama-yağlamacıların uzmanlık alanına girer...