Dilencilik Suç Mudur?

Dilenci bir köşeye oturur ve "Allah rızası için" para ister. Bunda garip olan nedir? Para istemek ve talebe icabet etmek neden yanlış olsun? Gelin tartışalım...



Dilencilik insanlık tarihi boyunca süregelen kadim bir meslektir. Kronik yoksulluğun ortaya çıkmasından bu yana rağbet edilmiştir. Bu mesleğin bir toplumda artmış olması o toplumda bir şeylerin yanlış gittiğine işaret eder. Çünkü hiçbir insan başkasından para isteyecek duruma düşmemelidir. Fakat düşüyorsa sorun onda değil, düzendedir. Dilencilik, zengin-fakir uçurumunu ayan beyan belli eden en önemli belirtilerden birisidir.

Para istemenin bir çeşit meslek haline gelmesiyle oluşan dilencilik, ülkemizdeki kanunlarca kabahat sayılmaktadır. İşte yazının ana konusu budur. 

Bir insanın başka bir insandan para, gıda veya başka türlü bir yardım istemesinin neresi kabahattir? 

Bana göre başkasını dilendirmek dışında dilencilik, suç dairesi içerisinden çıkarılmalıdır. Çünkü dilenciliği suç olarak görürsek yardım istemeyi de ayıpladığımız anlamı çıkar. Bazı dilencilerin çok büyük paralar topladığından hareketle dilencileri suçlamak anlamsızdır. Asıl suçlanması gerekenler, dilenciliği var eden bu sosyal adaletsizliğe neden olanlardır.

Suçun oluşabilmesi için iki taraftan birisinin bu olaydan rahatsız olması, zararlı çıkması gerekir. Fakat dilencilik faaliyetinde iki taraf da mutludur. Zaten rahatsızlık varsa para filan verilmez. Bir taraf para kazandığı için, diğer taraf da "sadaka" verdiği için dolandırıcılıktan farklı olaraki bu durumdan memnundur.

Sosyal sorunların bir belirtisi olan dilenciliği yasal olarak engellemek aslında devletlerin bu belirtiyi gizleyebilmesi içindir. Aksi halde, sokaktaki dilenci sayısının artması zamanla toplumsal vicdanı yaralayarak siyasi otoriteyi baskı altına sokabilir. 

Ateşin neden yükseldiğini sorgulamak yerine kutu kutu ateş düşürücü almanız vücudunuzu daha da yıpratabilir. Toplumlar da böyledir.

Bir örnek vereyim: 

Suriye'deki iç savaştan kaçanlardan bir kısmı Ankara'ya gelmiş, AŞTİ'de ve metro duraklarında dilenmeye başlamışlardı. Gerçekten sayılarında bir anda patlama yaşanmıştı. Ellerinde "SURİYELİ'YİM, YARDIM EDİN" yazılı kağıtları tutarak sabahtan akşama dilenirlerdi. Fakat bir kaç ay sonra "görüntü kirliliği" oluştuğunu düşünen vatandaşların şikayetleri üzerine, tabiri caizse bir çöp gibi toplandılar ve nereye götürüldükleri belli değil. 

Yaşanan dilencilik patlamasının nedenlerini ortadan kaldırmak varken, dilencilerin kendisini sokaktan topladılar. 

Ayrıca, herhangi bir ana haber bülteninde neredeyse her hafta dilenci ile mücadele haberleri verilmektedir. Bir dilenci tomarlarca para ile yakalanır ve paralarına el koyulur. Peki bu paraları zorla mı almışlardır? Elbette hayır. O halde suç nerede? İşte bu tip magazinel haberler insanları dilencilik sorununun sorumlusu olarak dilencilerin kendisini görmelerine neden olmaktadır. 

Dilenciyle mücadele etmek yerine, dilenciliği var eden nedenlerle mücadele gerekir.

Hatta dindarlar arasında da dilenciliğin günah olduğunu söyleyenler de çıkabilmektedir. Bir hadise dayandırılan bu yorum kesinlikle doğru ve Kurani değildir. Hatta bana göre dönemin sultanları tarafından gelir adaletsizliğinin gizlenmesi amacıyla uydurulmuştur. 

Ortalarda dilenci yoksa "bak, eskiden bu sokaklar dilenci kaynardı, şimdi hepsi gitti, demek ki Sultanımız devleti güzel yönetiyor" şeklinde yorumlar yapılırdı. Halbuki bu serap, sosyal adaletsizliğin belirtilerinin zor kullanarak ortadan kaldırmaya dayanmaktadır. Gerçekte adalette herhangi bir gelişme olmaz. 

Bugün de ülkemizde polisler ve zabıtalar mesailerinin büyük bir bölümünü dilenci avlamaya ayırmaktadırlar. Dilenciliği zor kullanarak yok etmeye çalışmak da takdir edersiniz ki tuzludur ve bu maliyet tüm ülke vatandaşları olarak bizim cebimizden çıkmaktadır. 

Yani sokaktan geçen bazı "merhametli" kişilerin rızayla vereceği küçük miktar paraların göze batması nedeniyle 83 milyonun vergileri bu dilencileri avlamaya harcanmaktadır.

Ayrıca örgütlü bir biçime kavuşan bazı dilenciler de diğer bağımsız dilencilerin ortadan kaldırılmasıyla daha da zenginleşmektedirler. Kolluk gücü de bir kişi için şikayet olmadıkça fazla uğraşmak istememektedir, onların da gücünün bir sınırı var. Bir caddede 10 dilenci varken, şimdi 1 dilenci var diye sevinenler, o bir adet dilencinin diğer 9'un kazancını cebe indirdiğini bilmeliler.

Covid-19 salgını yeni başladığında özellikle muhalif belediyelerin başlattığı yardım kampanyalarına devlet neden bloke koydu sanıyorsunuz? Yardım edilecekse sadece devlet, dayanışma yapılacaksa sadece ama sadece devlet yapacaktır. Belki de o bağış kampanyaları devam etseydi, devletin topladığı paranın 10 katı toplanabilirdi, kim bilir. 

Bana göre dilenciliğe hiç gereği yokken abartılı şekilde tepki koyan insanların temel özelliği "çalışmadan kazanma" olayından nefret etmeleridir. Bu ilke onlar için Allah ayeti konumundadır.

"Yani benim kıçım terlerken, bunlar tomarlarca para toplayacak, öyle mi?" 

Bunun gibi argümanları öne sürenlere şunu söylemek isterim: 

Yarın bir gün otomasyon ayyuka çıktığında ne olacak? Her işin makineler tarafından icra edildiği bir dünyada iş dilenmeyecek misiniz? İş bulamayınca birilerinden yardım istemeyecek misiniz?  

Otomasyonu başkası adına çalışmayı anlamsız kılacak bir şekle dönüştürebiliriz. Fakat bu kafayla zenginlerin kölesi olmaya devam ederiz.

Torpilin ve kayırmacılığın coronavirüs gibi pik yaptığı ülkemizde "nüfuzlu" kişilerden iş dilenenler dilenci olmuyor mu? Para dilenmek yasak, iş dilenmek serbest. Böyle şey olur mu?  

Kaldı ki ülkemizde çalışanın zenginleştiği de görülmemiştir. Yandaşsanız, biraz da şanslıysanız aliyül alâya çıkmanız muhtemeldir. Buna karşı çıkmak yerine caddedeki bir dilenciye karşı çıkmak odak şaşırmasıdır. 

Var olan farklı dayanışmacı ruhu kendine temerküz eden devlet düzeni halkın isteği doğrultusunda, birilerinin "oturduğu yerden" para kazanmasına müsaade etmiyor. Ama diğerlerinin oturduğu yerden, sömürüyle milyarlarca doları cebe indirmesine ses etmiyor.

Şu soruyu hatırlamalarında fayda var: 

Türkiye'deki zenginler ter dökerek mi zengin oldu? 

Bu kesinlikle toplumsal bir yanılsamadır. 

Peki, dilenciliği nasıl ortadan kaldırırız?

Dilencilik iki kişinin birbirinden razı olma inancına dayalı olduğu için suç olmamalıdır. Böyle olduğunda, vatandaş olarak bizler de dilenci sayısına bakarak ülkenin geldiği durumu daha iyi algılarız. 

Bu algı ile aydınlanarak dilencilerin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için toplumsal vicdan devreye girmeye başlar. Elbette yine münferit dilencilik faaliyetleri devam edecektir, fakat sosyal adaletin gelişmesiyle zaman içerisinde dilencilik daha az kazandıracak ve reel meslekler ağız sulandıracaktır.

Bunca işsizliğin olduğu, şehirlerin gettolaştığı, yoksulluğun sınırları zorladığı bir dönemde elbette dilencilik ortadan kalkmayacaktır.

Dilenciliği var eden sosyal, ekonomik nedenleri ortadan kaldırmadan, dilenciliği yasaklayarak, yardıma muhtaç insan olmadığını mı iddia edeceksiniz? 

Yorum Gönder

0 Yorumlar