Kimbilir, belki de o devlet sırrının haberleştirilmesi değil, haberleştirilmemesi vatana ihanettir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, milletin haberalma hakkını engellemek vatana ihanet değil de nedir?
Öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım: Vatan ile devlet aynı şey değildir. Devlet toplumun bir arada yaşaması için kurulmuş bir araç iken vatan, üzerinde huzur içinde yaşadığımız memleketimizdir, yuvamızdır. Devlet adaleti tesis ettiği kadar değişir, dönüşür, yoksa yıkılır, daha önce 16 defa olduğu gibi yeniden kurulur. Fakat vatan, toprağımızı, kültürümüzü, yaşam biçimimizi, yani tüm maddi ve manevi değerleri ifade eder.
Vatana ihanet dediğinizde tüm bu maddi ve manevi değerlerin yok edilmeye çalışılması akla gelmeli. Fakat devlete karşı işlenen suçlar dediğinizde yalnızca devletin kurumsal kimliği akla gelmelidir. "Devlete ihanet" diye bir suçun resmen var olmamasının nedeni vatana ihanet kavramıyla iç içe geçirilmiş olmasıdır.
Devleti yönetenler ve bürokratlar yönettikleri toplumun sorgulamasını, gerekirse itiraz etmesini istemezler. Amiyane tabirle keçi çobanı olacaklarına, koyun çobanı olmayı yeğlerler.
Vatan ile devlet kavramlarının ulus-devlet anlayışıyla birleştirilmesi toplumda devleti kutsallaştırma hastalığını yaygınlaştırmıştır. Halbuki kutsal olması gereken devlet değil, vatanın üzerinde huzur içinde adaletle yaşayabilmektir. Yani millet devlet için değil, devlet millet içindir.
Vatan bu anlamda milletten başka birşey değildir. Vergi veren ve evladını askere gönderen herkesin hakkını, devletin sır saklama hakkından daha üstün tutuyorum. Devlet milletten bağımsız olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez, tahmin bile edemez. "Millet için, millete rağmen" anlayışı artık son bulmalıdır.
Bir toplumda "vatan hainliği suçunu işleyenler gerçekte kimdir?" sorusunu sorduğumuzda rüşvet alanlar, kamu gücüyle menfaat sağlayanlar, silahı halka doğrultanlar, dolandırıcılar, doğa katilleri ve halkı köleliğe mahkum edenler akla gelmiyorsa o toplum enerjisini bütünüyle boşa harcıyor demektir.
Devletin gizli belgelerini haberleştiren, devlet yönetimine karşı konferanslar düzenleyen, kurumsal şiddete karşı bildiri imzalayan, açıklamalar yapan, twitler atanları vatan haini olarak gördüğünüzde ve inanılmaz ağırlıkta cezalar verdiğinizde bir önceki kısımdaki adi suçların işlenmesini yaygınlaştırmış olursunuz. Bilen için bu çok büyük bir kokuşmuşluktur.
Vatan ile devlet arasında fark görmezseniz zamanla devlet yöneticilerinin, bürokrasinin ve ayrıcalıklı elitlerin kölesi olursunuz. Dişinizden tırnağınızdan artırdığınız vergileriniz çatır çatır yenirken, binbir zorlukla büyüttüğünüz evladınız bir hiç uğruna şehit edilir.
Bugün cezaevlerindeki haberciler, twit atanlar bir katilden, hırsızdan, rüşvetçiden, tefeciden ve tecavüzcüden kat be kat fazla ceza alıyorlar. Böyle zulmettikçe merak etmeyen, inandığını söyleyemeyen, fikri olmayan ama döven, çalan, tecavüz eden ve öldüren yığınlar türetirsiniz. Bunu hiç sorguladınız mı?
Karşılıksız vergi indirimlerine, gizli ihalelere, doğa katillerine, milleti köleleştirenlere, kamu gücünü kötüye kullananlara hiç itiraz ettiniz mi? Asıl vatan hainleri, halk düşmanları bunlar değil de kimdir?
Gazetecilik milletin devleti denetleyebilmesi için yegane meslektir. Bu mesleğin yapılmasını önlerseniz, devlet bir tiranlığa dönüşüp hepimizi köle haline getirecek, şiddet ve kaos hüküm sürmeye başlayacaktır. Tarihte bunun sayısız örneği tüm tarih kitaplarından bas bas bağırmaktadır.
Devlet, milletin vatanı üzerinde huzur içinde yaşamasını sağlamıyorsa, vergi verdiği yetmiyormuş gibi evladını da emrine veren milletinden önemli bilgileri saklıyorsa yıkılmaya mahkumdur.
Peki ne yapmalıyız?
Bir kamusal denetleme mekanizması olan haberciliğin olabildiğince özgür olmasını, bu özgürlüğün yalnızca savaş zamanında kısıtlanabileceğini, savaş zamanı bile olsa bu kısıta uymayan habercinin değil, ifşa eden devlet görevlisinin cezalandırılmasını ve vatan ile devlet kavramının ayrıştırılmasını talep etmeliyiz.
Can Dündar gibi habercilik mesleğinin gereklerini yaptığı için ağır bir biçimde cezalandırılanlar sadece haberciler değil, aslında milliyetçisiyle, liberaliyle, dindarıyla, ateistiyle hepimiziz. Haber almayan, merak duymayan, sorgulamayan, itiraz etmeyen robotlara çeviriyorlar bizi. Egemenlik hakkımızı elimizden alıyorlar. "Devletin bekası, vatana ihanet" diye her şeyi gizlemekten utanmadıkları gibi vergilerimizi çarçur ediyor, evlatlarımızı piyon olarak kullanıyorlar. Bu saçmalık artık sona ermeli.
Memlekette hiç kimsenin gelecekte ne olacağını, yani gaybı bilmediğinden hareketle tüm kamusal ifşaatların milletin yararına olduğuna inanıyorum. Belki haberin yayınlanmasıyla çok büyük bir yanlıştan dönülmüş olabilir. Belki milli çıkarlarımız o haberin yayınlanmamasında değil, yayınlanmasındadır.
Bunun kararını devlet değil, millet verir.
Milli çıkarlar, devlet sırrı ve vatana ihanet kavramlarını tartışırken size ABD Başkanı Kennedy'nin şu eşsiz özeleştirisiyle veda etmek istiyorum:
"Ertesi yıl Kennedy Washington Post’u ziyaret etti ve katıldığı toplantıda şu tarihi itirafta bulundu (mealen): Keşke bize direnseydiniz, o haberi yayımlasaydınız ve biz de böylece çıkarmadan vazgeçseydik. Şimdi anlıyorum ki, ABD’nin milli çıkarları o haberin yayımlanmamasında değil yayımlanmasındaymış."
0 Yorumlar
Yorumları buradan yazabilirsiniz.