SON DÖNEMİN EKONOMİ ANLAYIŞI: SERMAYENİN TABANA YAYILMASINI ENGELLEME

Pastanın bölüşümünde hangi kesimin hangi oranda pay alacağı devletleri yöneten hükümetler ve meclisler eliyle belirlenir. Ülkemizde 1980'lerin sonundan bu yana uygulanan kapitalist ekonomi sistemi zengini daha zengin fakiri de daha fakir yapmaya devam etmektedir.

17 yıl önce iktidara gelen Ak partinin vahşi kapitalizm uygulamalarından vazgeçerek Müslüman olmalarından yola çıkarak ''adil paylaşım'' yapacağını zannettik. Fakat uygulamalar umduğumuzun tam tersi istikamette gelişti.

Bu uygulamalarından bazıları:

-İşçilerin hak arayışıyla başlattıkları onlarca dev grev hükümet tarafından iptal edildi, yasaklandı. Bu durumu Tayyip Erdoğan patronlara yaptığı bir konuşmada ''Biz gelmeden önce fabrikalarınıza giremiyordunuz, şimdi var mı böyle bir şey, grev mrev hepsi bitti'' dedi.

-İşçi çıkarmaları ve işsizliği azaltmak için çalışanın asgari ücretini daha fazla artırmak bir tarafa, patronlara sigorta prim desteği veriliyor. Hatta çalışan işçinin maaşını bile devlet üstleniyor. Erdoğan bunu yaparak tarafının her zaman patronlardan yana olduğunu göstermiştir.

Ak parti iktidarları döneminde zirvede olduğumuz hususlar:

-İşçi ölümlerinde rekor düzeyde artış

-İnşaat halindeki ve hali hazırda açık olan cezaevleri ve bu
cezaevlerindeki rekor tutuklu ve hükümlü sayısı

-Hane halkının borçlanma oranları ve miktarları

-Emekli mi olacaksın, bedelli askerlik mi yapacaksın, ticaret mi, üretim mi yapacaksın, otomobil ve ev mi alacaksın git bankaya al krediyi rızkına bankayı da ortak et, ömür boyu borçlu ol. Ol ki yanlışa yanlış doğruya doğru diyeme.

-Yandaş olmayana ''aş iş yok'' uygulamaları.

-Ağustos 2018'de döviz kurlarının katlanarak zirve yapmasından itibaren başta elektrik ve doğalgaz olmak üzere her çeşit mal ve hizmete yağmur gibi zam yapılmaya başlandı.

-Bu süreçte sebze ve meyve toptancı/aracılarının şeytanlaştırılarak depolarına terör örgütü muamelesi ile baskın yapıldığını gördük.
Fakat rafineri işletenlere petrolü kaça aldın da bu kadar zam yapıyorsun diyeni, teknolojik eşya satanlara yönelik böyle şeytanlaştırma görmedik.

Aracı nedir? Kime denir?

Hükümet tarafından şeytanlaştırılan bu aracı dediklerimiz kimlerdir? Bir ürünün üretiminden sonra izlediği yola bakacak olursak, mahsulü toplayanı, paketleyeni, taşıyanı, toptancısı, tırcısı, halcisi ve nihayetinde pazarcısı. Yani bir ürünün üreticiden 
tüketiciye ulaşana kadar toplamda  milyonlarca vatandaş ve ailesi bu işlerden ekmek yiyor. Hadi bunları aradan çıkardınız diyelim bu insanlara devlette iş mi vereceksiniz, yoksa ne haliniz varsa görün mü diyeceksiniz.

İthal edilen ve emperyalist yerleşiklerin ürettiği ve sattığı enerji, otomobil ve teknolojik ürünlerde herhangi bir ucuzlatma çabası göremezken;

Halk ekmek, tanzim satış, halk süt adı altında çiftçilerimizin ürettiği et, süt, meyve ve sebzenin yanı sıra esnafımızın ürettiği ekmeğin fiyatlarında ki en küçük yükselişlere bile müdahale ediyorlar.

Bunu neden mi yapıyorlar? Sermayenin tabana yayılmasını engellemek için.

Marketlerde on binlerce ürün arasında  fiyatı değişmeyen tek ürün ithal ucuz et. Nasıl oluyor da döviz kuru iki kat artmasına rağmen ithal ucuz etin fiyatı aynı kalıyor. Market fiyatı değişmeyince kasaptaki yerli etin fiyatı da, üreticinin et fiyatı da artamıyor. Esnaf ve köylünün maliyetleri ortalama yıllık %40-50 artmış olmasına rağmen bu maliyeti satış fiyatlarına yansıtamıyorlar ve kârlarından feragat ediyorlar. Köylünün malını ucuza satmak zorunda bırakarak üretimden el çektirmeye mi çalışıyorlar sorusu akla geliyor.

Eğer bunu amaçlıyorlarsa yıllardır bu konuda çok başarılı(!)oldukları aşikardır.

Marketlerde hangi gıdaya elimizi atsak çoğunun menşeinin yabancı ülkeler olduğunu görüyoruz.

Köylümüzün ve esnafımızın ürettiği mal ve hizmetlerin değerini bulması engellenmeye devam edildiği sürece yerelde sermaye birikim olamayacak  ve dolayısıyla kalkınma hiç olamayacaktır. İnsanımız her geçen gün üretimden elini eteğini çekmek zorunda bırakılmaktadır.

Seçim öncesi şimdilerde ülkenin ana muhalefet partisi de bu trene binmeye çalışıyor. Tanzim satışı biz zaten hep yapıyorduk, bak Eskişehir de halk süt kurduk, İstanbul ve Ankara’da da yapacağız gibi söylemler geliştiriyorlar.

Bunun bir tek istisnası vardı. O da 28 Şubat dönem, dediğimiz 1996 yılında rahmetli Erbakan'ın sadece 11 aylık Başbakanlığı zamanında çiftçilerimizin ürünlerine beklentilerin çok çok üzerinde zam yapılarak üretimi cazip hale getirilmişti.

1994 ve 2001 krizlerini bile mumla aratacak en büyük işsizlik kriziyle karşı karşıya olduğumuz bu zamanlarda hükümetin işsizliği artıran politikalarını acilen terk etmesi umuduyla...

ÇEKİN ELLERİNİZİ ÇİFTÇİNİN ÜRÜNLERİNDEN!

Yorum Gönder

0 Yorumlar