BU YÜZDEN YSK'YA GÜVENMİYORUM

Spor maçları hakemin adil olduğu ön kabulüyle yapılır. Taraflardan birisi hakemi gayriadil olarak görürse maça bile çıkmayabilir. Çünkü ne yaparsa yapsın kazanamayacaktır. Aynı şekilde siyasi seçimler de böyledir. Eğer tüm partiler hiçbir beis görmeden seçime giriyor ve bu seçim sürecinde tonlarca para harcıyorlarsa YSK'ya yönelik bir güven ortamı oluşmuş demektir. Ancak YSK'nın adaleti konusunda ben böyle düşünmüyorum. 

16 Nisan 2017 referandumu yapıldığı sırada YSK aniden toplanarak "mühürsüz oylar geçerli sayılacaktır" kararını internete yükledi. Hatta yetmedi binanın önünde bekleyen kameralara da başkan bu kararı tekrar etti. 

Devletle az çok işi olanlar çok iyi bilecektir ki, bir belgenin mühürsüz olması onu geçersiz saymaya yeter. Mühür için, damga için saatlerce çabalayan ve bu basit "doğrulama izi" için yetkililere para bayılanları hatırlayalım. Devlet binasında bir o yana bir bu yana mekik dokuyan vatandaşın halini düşünelim. 

Böyle bir ortamda belki de mühür kavramının tek gerekli olduğu yerde ve günde böyle bir kararın verilmesi beni derinden yaralamıştı. Çünkü bu karar sandık kurullarının mühür basma zorunluluğunu ortadan kaldırıyordu. Mühür basmayan sandık kuruluna soruşturma yapılması gündeme geldi ama karar gayet netti. Mühürsüz oylar geçerli ise mühür basmak zorunlu olur muydu?

15 Temmuz'dan önce ve sonra jet hızıyla başkanlık sistemine geçmek isteyen Erdoğan ve yandaşları yenilgiyi asla kabul edemezlerdi. YSK da bir yüksek mahkeme olarak kararlarında sorgulanamaz, temyiz edilemez bir mahkeme olduğundan işler çok kolaydı. Buna zaferin garanti altına alınması diyorum. Yani illa kitlesel bir oy çalma olmasına gerek yok. Bu yöntemler toplumun zihinlerine "iktidarın değişmemezliğini" kazımak için kullanılıyor. 

Bu kepazelik sonucunda Türkiye seçim tarihine yeni kavramlar girmeye başladı. Savaşlar yürüten başkomutanın yanında olanlar cumhur ittifakında, ona ve dolayısıyla "devlete düşman" olanlar millet ittifakında buluştu. İşte o beklenen "iki partili" sistem. İki partili sistemi daha sonra irdeleyeceğim. 

Bu konunun YSK'yı ilgilendiren tarafı oy pusulalarında gizliydi. İttifak içinde iki partiye de oy verenlerin oyu ortak oy seklinde geçerli sayıldı. Yanlış duymadınız: iki oy! 

Meclisi ve OHAL'in yetkilerini doyasıya kullanan Erdoğan elbette bu kanun düzenlemelerini yaparken hiç zorlanmadı. Bu "yazılar" tamamen formaliteden ibaretti. Çünkü o "mutlak güç sahibi" olmuştu. Dolayısıyla kendini tanrı-kral ilan etmesinin önünde hiç ama hiç kimse yoktu. Dolayısıyla "o, ol der ve olurdu" Yani yöneticinin ağzından çıkan kanun oluyordu. 

YSK'ya yönelik olarak güvensizliğin yalnızca sözde olduğunu da söylemem gerek. Yani tüm bu rezilliklere rağmen hiçbir sosyal hareket olmadı. Seçimlere canı gönülden katılındı ve sonuçlara burun kıvrılıp "önümüzdeki maçlara bakacağız" denildi. Eğer seçimler adaletsizse neden hakkınızı aramadınız? YSK adil değilse neden seçimlere katılıyorsunuz?

24 Haziran 2018 "tanrı-krallık" seçimine toplum çok fazla güvendi. %90 düzeylerinde bir katılım oranı vardı. Bu katılım oranı gösteriyor ki toplumun çoğunluğu benim gibi düşünmüyor. Olsun ben gene yazmaya devam edeceğim.

Yerel seçimlerde oy çalmanın büyük şehirler için az olduğunu ama küçük şehirlerde işlerin farklı'yürüdüğünü biliyorum. Bu yüzden kimseye "oy vermeyin, YSK'ya güvenmeyin" demiyorum. Bu adaletsizlikler yer yer farklı oranlarda olabilir.  Bu yalnızca benim düşüncemdir. 

Varılan Kanı:

YSK ve üyeleri sorgulanamaz ve temyiz edilemez konumuyla onu ele geçirenin borusunu öttürmektedir. Bir futbol maçındaki hakem bile her türlü kararında sorgulanır ve hakaretlere boyun eğmek zorunda kalır, kalmalıdır. Hatta federasyonlar hakemin bu yanlış kararlarını en aza indirmek için yeni yöntemler aramaktan asla vazgeçmezler. Çünkü toplum hakemlerin adaletinden şüphe etmeye başlarsa maçlara ilgi azalır ve dolayısıyla futbol ekonomisi küçülür. 

Aynı şekilde siyasi seçimlerde de adaletsiz bir YSK toplumsal ilgiyi azaltacaktır. Geçen seçimde %'90'lara varan katılım oranı belki de dünyada bir ilkti. Ancak bu seçimde inanıyorum ki seçimlere katılım oranı %70'ler seviyelerine düşecektir. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar