TARİHİ KAZANANLAR YAZAR!

Satılan kitapların çok büyük bölümünü tarih kitapları oluşturuyor. Geçmişin abartılı anlatımlarıyla bezeli bu kitaplar, gençliği yaşadığı çağın sorunlarından uzaklaştırıyor. Onları etkisiz ve tepkisiz yığınlar haline getiriyor. Sembollere ve şekillere aşırı düzeyde değer veren bu yığınlar, geçmişle övünme hastalığına yakalanmış durumdalar.

Tüm siyasi kutupların destekçileri, yalnızca kendi tarihlerini okuyor, böylelikle "ötekine" kin duyuyor ve düşmanlığını daha da pekiştiriyorlar. Ülkemizde tarih kitapları, düşman kazanımının ve düşmana kin duymanın temel aracı haline geliyor.

Tarih kitabı dediğime bakmayın. Aslında bilimsel olan arkeoloji kitaplarından, tarih sosyolojisinden bahsetmiyorum. Satış rekorları kıran Osmanlı dönemi, Cumhuriyetin ilk yılları ve İslam tarihi adı altında satılan binlerce fuzuli kitaptan bahsediyorum. 

Aynı şeyi evirip çevirip tekrar tekrar sunarak yazılan bu tarih kitapları, okuyucuların beyinlerini yıkamak için yazılıyor adeta. Okuyucuyu zihnen köleleştirmek isteyen, bunu da gerçekliği manipüle etme yöntemleriyle başaran tarih kitaplarının yazarları gününü gün ederken, fukara okuyucu da ona sunulan zengin geçmişi ile övünüyor.

Dedenin, atanın yaptıkları okuyucu nezdinde bir övünç kaynağı oluyor. Halbuki okuyucu sunulan bu gerçekdışı, abartılı meziyetlerin hiçbirisine sahip değil; bunu görmüyor.  Bu meziyetlere sahip olanlarla kan bağı bulunması okuyucuya yetiyor da artıyor.

Herkes çeşitli gerekçelerle sevdiği geçmişi anlatan kitapları arıyor ve bunu talep ediyor. İnsanlar atalarının kötülük yapan, hır çıkaran şahsiyetler olmasını istemezler. Böyle olan tarihsel şahsiyetler zamanla sosyal hayatta unutulur gider. Unutulmasın ve tekrar tekrar hatırlansınlar diye bu şahsiyetlerin hata yapan, kötülük eden yönleri görmezden gelinmeye başlar ve tanrılık katına çıkarılmış olunur. Talep varsa, yakında arz da olur. 

Tarih manipüle edilebilmesi çok kolay bir alandır. "Bilim" demiyorum çünkü, Türkiye'de tarih denince akla gelen şeylerin doğruluğuna inanmıyorum. Bu yüzden bir kaç tutanağı, devlet elinden çıkmış bir kaç belgeyi "bilimsel kanıt" olarak göremiyorum. Geçmişin bilgi tekelini elinde tutan, yazı için gerekli olan mürekkebe ve kağıda fazlasıyla sahip olan, elindeki servetiyle ilim sahiplerini satın alma gücü bulunan krallar döneminin gerçekliğine ulaşmanın çok zor olduğuna ve sunulan tarihin güçlülerin ve kazananların  kurguladığına inanıyorum.



Emek verenlerin, kendi halinde yaşayanların, bilgiyi kayıt etmenin pahalı olduğu dönemde okuma yazma bile bilmeyenlerin öteki tarihine ve onun gerçekliğine inanıyorum. Bu anlamda derinden bir tarih felsefesi eleştirisi getirmek gerekiyor. 

Geçmişin sözlü tarihinin, efsanelerinin ve mitlerinin günümüzün dil bilgisiyle yorumlanması gerektiğine inanıyorum. Böylelikle geçmiş dönemlerin yazılı bilgi tekeli, sözlü anlatımlarla savaştırılmış olur. Aynı halk edebiyatı ile divan edebiyatının savaşı gibi...

Elde tutulan somut "kanıtlar" olmamasına rağmen, dönemin öteki tarihine düşünce yoluyla ulaşabilir ve o dönemi anlayabiliriz. Fakat elbette bu kişisel yorumlardan ibaret olacak ve pozitif anlamda bilim olmayacaktır. Ama bizlere soruşturmacı bir ruh katarak bilimsel bilgiye doğru yönlendirecektir.

Günümüzde yazılan tarih kitaplarının çoğu bilimsel bilgi verme amacı taşımamaktadır zaten. Okuyucuyu geçmişiyle övündürme amacı yanında yazar, kendinin de övünülesi olduğunu anlatır. Geçmişin güzel insanı neden şimdinin insanına anlatılır?  Anlatıcı burada övdüğü geçmişin o şahsiyeti ile olan benzediğini anlatır aslında. "x" şahsını överek kendisini över yazar bu kitaplarla.

Varılan Kanı:

Tarih, siyasi kutupların toplumu yönlendirmek için kullandığı bir araç haline geldi. Bu anlamda bize sunulan tarihi, bilimsel bir gerçek olarak görürsek, siyasi kutupların çobanlığına boyun eğmişisiz, itaat etmişiz demektir. Halbuki zamanın ruhunu anlayabilmek için bu tarih kitaplarına değil, arı duru bir zihin dünyasına ihtiyacımız vardır. Geçmiş dönemlerin içine yalnızca temiz bir empati kültürüyle ve açık bir nedensellik inancıyla dalabiliriz. 

Tarih kitaplarından uzak olan insan güncel sorunlara daha yakın olur diye düşünüyorum. Geçmişten ibret almanın ise bu ticari dünyada toplumsal anlamda imkansıza yakın olduğuna inanıyorum. Bilgi tekelini elinde tutanlara karşın internet, bu çağı kapattı aslında. Fakat bu özgür interneti de güç odakları ele geçirmeye çalışıyor. Bu özgürlüğü ne pahasına olsun korumalıyız. Bilgi tekeli kimsenin elinde bir hegemonya aracına dönüşmemeli!