Küçük bir ekmeğin içine sebzelerin koyulduğu sandviçlerin çağı artık başlamıştı. Sandviç ayaküstü yenen ekmek arası demekti. İlk defa ünlü İngiliz tarihçi Gibbon'ın 1762 tarihli bir günce kaydında tespit edilmiştir. Bu tarih tam da sanayi devrimine denk gelmektedir.
Daha sonra bir işçinin veya öğrencinin günlük kalori ihtiyacının sadece içinde soğuk sebzelerin bulunduğu "yavan" sandviçler karşılayamıyordu. Ekmeğin arasına etin ve yağın girmesiyle günümüz fast food(hızlı yemek) anlayışı oluşmuştu.
Bu ekonomik gelişmelerden bağımsız büyüyemeyen yeni nesiller yemek yapmaya asla vakit ayırmıyorlar. Yemeklerse şip şak tüketiliyor. Yemek yapmaya ve o yemeği yemeye ayrılan her bir dakika elden giden bir birim para gibi düşünülüyor.
Kapitalizmin temel belirtisi "vakit nakittir" anlayışını benimsemektir. Yemek yapmak, yemek yemek, çimlere uzanmak, sokakta yürümek, yağmur kokusunu almak için dışarı çıkmak tamamiyle zaman kaybı olarak görülmeye başlanır.
Bu hastalığa tutulduğu için yemek yapmayan ve hazır yiyen kişi, park yerine spor salonu talep eder.
Birden fazla farklı malzemeyi bir araya getirip lezzetli bir yemek yapma keyfini tadamaz..
Yemek yapmanın kazandırdığı sabırdan mahrumdur.
Yemek yaptıktan sonraki bulaşık yıkamanın eğiticiliğini kavrayamaz.
Kısacası bu kişi insan olmaktan çıkar ve yemlenen evcil bir hayvana, sulanan bir ev bitkisine döner.
Günümüzde bir İtalyan pizzasının hazırlanması hamurdan paketlenmesine kadar 5 dakikayı buluyor. Hamburgerler ise daha önce hazırlandığı için daha kısa süre istiyorlar. Dürümler de bunlarla yarışır vaziyette.
Bu hızın kaynağı insanların sanayi devriminden kalma kölelik alışkanlıkları aslında. Hızlı yapılan yemeklerin genelinin sağlığa zararlı olduğunu hepimiz bilmemize rağmen neden yemeğin hiç olmadığı kadar hızlı yapılıp hızlı tüketilmesini istiyoruz?
Hayatında hiç yemek yapmamış insanların önüne yem atılan tavuk gibi hep hazır beslenmeleri bana doğru gelmiyor. Bu hazır yemek kültürünün bir sonu gelmeli.
Bir de unutmadan,
Jet hızıyla üretilen gıdanın evlere ve işyerlerine de jet hızıyla gelmesi gerek değil mi? Halk böyle istiyor, siz böyle istiyorsunuz.
Jet hızıyla üretilen gıdanın evlere ve işyerlerine de jet hızıyla gelmesi gerek değil mi? Halk böyle istiyor, siz böyle istiyorsunuz.
İstanbul gibi trafiğin çok değişken olduğu bir şehirde Dominos'un(daha sonra kaldırmış gibi yapsa da) öncü olduğu, "30 dk içinde gelmezse, paranız iade" kampanyasını yapmak, motorcuların ölüm fermanını imzalamak değil mi? Asgari ücrete işe koşulan motorcular iki tekerin üzerinde olmanın getirdiği güvensizlik yetmezmiş gibi İstanbul trafiğinde bu süre kısıtıyla da boğuşmaya çalışmıyorlar mı?
Maç ya da film başlamadan karnınızı doyurmak istediniz sadece. Bunda ne yanlış olabilir ki? "Kurye de maaşını alıyor işini yapıyor, bana ne" mi diyorsunuz? O zaman söyleyeyim:
Aldığınız o pizzalarda domates sosu değil, kuryelerin kanı var. Onların sömürülen ve tehlikeye atılan hayatları var. Sırf siz yemek yapmasını bilmiyorsunuz diye, karnınızı doyurun diye ölenler, sakat kalanlar var.
Yine mi "bana ne"?
0 Yorumlar
Yorumları buradan yazabilirsiniz.