Fekku Rakabe!

Yüzyıllar önceki şartları aratır şekilde kölelik hala hayatta. İşçi, memur, öğrenci ve ev kadını, ne şekilde söylenirse söylensin, bunlar yalnızca köleliğin başka isimleri...



Malcolm X'in deyimiyle iki  köle vardır. Birisi ev, diğeri tarla kölesi. Ev kölesi sahibini bir baba gibi görür. Hastalanmasın diye pencerelerden ceryan yapmasını önler. Sevdiklerini, sevmediklerini, hepsini bilir. Tarla kölesi ise, sahibinin er ya da geç ölmesi için dua eder. Bir vesileyle evde bir yangın çıksa gözleri bir yerlerde benzin bidonu arar.

Bu iki karakter dünyanın neredeyse tamamıdır. Bir tarafta köleliğe zihnen alışmış ve özgürlükten korkan bir ev kölesi, diğer tarafta zorla köleleştirilmiş, her an özgürlüğe koşmaya çalışan bir tarla kölesi...

İnsanlar aldıkları maaş ile yaptıkları işi karşılaştırdıklarında,
işleri için harcadıkları zamanı düşündüklerinde, çocukları için sağlam bir gelecek hazırlayamadıklarında dediklerimi daha iyi anlayacaklar. Aslında ne acıdır ki, insanlar emeklerini değil, ömürlerinden bir parçayı sattıklarını da anlayacaklar.

Bir insan kendi kendisine yeter bir yaşam standardına kavuşup, oluşan tüm haksızlıklara karşı sesini çıkarıyor, toplumsal dışlanmışlara yardımını esigemiyor ve yalnızca Allah'a kulluk ediyorsa işte o zaman özgürleşmiş demektir.

Yalnızca onu yaratana karşı kulluk yapması gereken insanların çoğunluğu, var olduğundan beri sultana, padişaha, cumhurbaşkanına, şeyhe, imama, dedeye, babaya, anneye kulluk yapıyor. Yani ev köleliği yapıyor. Kendi aklını ve kaabiliyetlerini noksan görerek başkalarından medet umuyor, onlara minnet eyliyor.


Halbuki insanı insandan üstün yapan nedir? 

Daha fazla mal, mülk,
daha fazla çocuk,
yaşça daha büyük olmak,
uzun boylu veya sakallı olmak mı?

Bunların hiçbirisi insanın iç dünyasını anlatamaz. Bunlar dünyevi sembollerden başka bir şey değildir.

Yoksullara yardım ediyor mu?
Yolda kalmışı barındırıyor ve doyuruyor mu?
Yetimi öksüzü koruyor mu?
Köleyi özgürleştiriyor mu?

Asıl belirleyiciler bunlardır. Bu sorular insanın köle olma sürecinin sorularıdır. Yoksullara, yolda kalmışlara, yetime yardım yapılmadıkça bu insanlar köleleşmeye başlarlar. Tüm bu süreçte başarısız olunduysa artık özgürleştirilecek köle kalabalıklar oluşmaya başlar.

İşçi, memur, öğrenci ve ev kadını şeklinde evrimleşmiş kölelerin üzerinde hak iddia edenler özgürlüğün yeşerip yaygınlaşmasını engelleyenlerdir. Bu rezilliğe karşı çıkmayan ev köleleri de haksızlıklara ses çıkarmayarak, yalnızca kendi çıkarlarını korudukları için köle sahibinin suçuna ortaktırlar. 

Kölelik insanlığın en büyük suçudur. İnsanın özgürlüğünü elinden almak, onunla zenginleşmek tam anlamıyla Firavunluktur. Zor olsa da, sarp bir yokuş olsa da bu özgürlük hakkını kölelere geri vermeliyiz. Ne pahasına olursa olsun. Özgürlükten daha önemli bir kavram olmadığı inancıyla...


FEKKU RAKABE!


İnsanı, bütün zorlukları göğüsleyecek güçte yaratmışızdır.
 (Zoru başarınca da) kimsenin ona sınır çizemeyeceğini mi sanıyor?
“(Üstelik bu hale gelinceye kadar) yığınla mal harcadım” diyor.
Yoksa kimsenin kendini görmediğini mi sanıyor?
Ona iki göz vermedik mi?
Bir dil, iki de dudak vermedik mi?
Ona apaçık iki yol gösterdik.
Ama o, zor olanını göze alamadı.
Zor olanı hangisidir, nereden bileceksin?
O, hürriyetini kaybetmiş birini kurtarmak
(fekku rakabe)
veya kıtlık gününde yemek yedirmek,
yakınlarından bir öksüzü
veya sürünen bir çaresizi doyurmaktır.
Beled Suresinin bir bölümü

Yorum Gönder

0 Yorumlar