Tarihe not: YSK'dan Ak Parti lehine KHK tuzağı

Bakanlar kurulu KHK'sı ile ihraç edilmişlerin adaylıklarında hiçbir sorun bulmayan YSK, seçilen KHK'lıların mazbatasını vermedi. YSK, bu seçimlerde 2. olan Ak Parti adaylarını başkan ilan ederek yine adaleti ayaklar altına almayı başardı. 




Barış içerisinde, ortak bir yaşam sürmenin şartı bağımsız ve adil bir yargıdır. Taraflar arasında adaletle hüküm vermesi gereken yargı aslında bir hakemdir. Hakim kelimesi de burada gelir. Hakem taraflardan birisi lehine adil olmayan kararlar verirse, yani bağımsızlığını satılığa çıkarırsa adaletsizliğe maruz kalan tarafı dizginlemek çok zor olur. Hakkı yenenin nefretini ancak "adalet" dindirebilir. 

Seçimlerde ve sonuçlarında adaletle hakemlik görevini yürütmesi gereken YSK, kanun maddelerine "yargı bağımsızdır" yazmakla bağımsız olunmayacağını tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Verdiği kararlarda temyiz edilemeyen yegane kurum olan YSK, iktidar partisinin lehine adaletsiz kararlar almaya son sürat devam ediyor. 

Bunlardan ilki, 16 Nisan 2017 Cumhurbaşkanlığı referandumu sırasında, oy sayım başladıktan sonra başkanın kameralar karşısına geçip açıkladığı "mühürsüz pusulalar geçerli sayılır" kararıydı. 

Günlerce videolarla, fotoğraflarla teker teker oy pusulalarının mühürlenmesi gerektiği yönünde eğitim alan sandık kurullarının saydığı mühürlenmiş sandıktan çıkan mühürlenmiş zarfların içerisine katlanarak konulmuş YSK mühürleri basılmış oy pusulalarının sandık kurulu mührü vurulmamış olanları bu rezil kararla"geçerli" sayıldı. 

Sayım başladıktan sonra alelacele verilen bu karar o referandumun adilliğine büyük gölge düşürmüştü.

İkinci olarak, 24 Haziran 2018 Genel seçimlerindeki "ittifak çizgisi içerisine basılan birden fazla oy geçerli sayılır" kararıydı. Aslında seçim kanununda yapılan değişiklikle ittifak olarak seçime giren partiler bir kutucuk içerisinde gösterilecekti. Böyle de oldu. Bu durum tek başına YSK'yı suçlu göstermese de Türkiye'deki adaleti sorgulatır cinstendi.

İlk defa bir seçimde iki farklı partiye(aynı ittifakta olsalar da) basılan oy geçerli sayılmış oldu. Buna "ortak oy" dediler ve seçimden sonra ittifak içerisindeki partilere eşitçe böldüler.

Şimdi ise belki de en adaletsiz kararı duyacaksınız. Bu karar öyle bir karar ki, bence bin yıl vicdanlı zihinlerden silinemeyecek. İbret vesikası olarak hukuk fakültelerinde okutulması gerekecek. 

Bilindiği üzere belediye başkanı adayı olmak isteyenler son başvuru günü bitmeden önce YSK'ya tüm belgelerle başvurur. YSK da kanunun belirttiği üzere kişiyi araştırır ve adaylıkları kabul eder veya reddeder. Bir kişinin adaylığı kabul edilmişse o kişi artık seçimlere gönül rahatlığıyla girebilir. aynı şekilde reddedilen de ertesi gün kendi işine bakabilir. 

HDP, KHK ile "kamu memurluğundan" ihraç edilmiş bir kaç kişiyi ilçe belediye başkanı adayı olarak gösterdi ve YSK da bu adaylıkları kabul etti. Yani YSK, bu kişilerin seçime girmesinde hiçbir beis, engel görmedi. Partiye veya adaylara uyarı yapmadan "seçime girebilir" diyerek olur verdi.

Seçime girildi. 5'i HDP'den olmak üzere 7 KHK'lı belediye başkanı olarak seçildi. Sayımlar ve itirazlar sona erince mazbatalar huzurla beklenmeye başladı.

YSK tam da bu anda "kamudan ihraç edilmiş olanlara mazbata verilemez" kararını yayınladı ve akan sular durdu.  Ardından HDP tarafından yapılan "olağanüstü itiraz" da reddedildi. 

Bu kararla YSK Ak Parti lehine çok ama çok büyük bir tuzak kurmuş oluyor. Bence bu bardağı taşıran son damladır. 

Sandığa katılım oranının aşırı düzeyde yüksek olduğu ülkemizde adaleti sağlaması gereken YSK'ya güven ortadan kaybolursa, asıl o zaman huzur ortamı tehlikeye girer. 

"Seçime girebilirsin ama seçilemezsin" de ne demek? 

Hakkının yendiğini düşünenlerin elinde adaletsizlikleri ispat edebilecek deliller var artık. Bu adaletsiz kararlar asla unutulmayacak.

Bir kaç ay önce görev süreleri bir yıl uzatılmış olan YSK başkanı ve üyeleri verdikleri bu kararları düşünmeden yastığa başlarını nasıl koyacaklar merak ediyorum. Bu adaletsiz kararları düşünmekten uyku uyuyabilecek mi? Yoksa kulak üzerine yatıp görmezden mi gelecekler? Bunu zaman gösterecek.

Yıllar sonra şimdinin YSK karar alıcılarının kameralar karşısında "verdiğim kararlardan dolayı pişmanım" dediği günleri iple çekiyorum. Ben belki affedebilirim ama doğrudan hakkı yenenlerin onları affetmesi gerekecek...

Yorum Gönder

0 Yorumlar